Aşk değil midir, nihai ismimizi koyup bizi kendimize hamile bırakan, kendi kendimizi doğurmamızı sağlayan ve ortaya çıkan bebeği önce mucize sonra hilkati garip, veya tam tersi kılan?
Her türlü zorbalığın toplum tarafından makul ve yerinde bir gereklilik olarak karşılandığı, beraat kararı gibi her türlü merhamet göstergesinin toplumda tatminsizlik ve intikam duyguları uyandırdığı bir dünyada adaleti düşünmek gülünç değil midir?
Ey ruhum, tüm bilgeliği ve bilgeliğin tüm taze ve en eski sert şaraplarını verdim toprağın içsin diye.
Ey ruhum, her güneşi, her geceyi ve her susuşu ve her özlemi döktüm üzerine: – bir asma gibi büyüdün sen de.
Ey ruhum, aşırı zengin ve yüklü duruyorsun şimdi, dolgun memeleri ve sık, boz altın üzüm salkımlarıyla yüklü bir asma: –
– mutluluğunla
"Bedenin değil de yüreğinin yorgun düştüğü oldu mu hiç?
Bedenin yorulunca dinlenir de geçer ya bütün yorgunluğun. Peki bu yürek yorgunluğunu ne geçirir?
Hangi dinlenme bu ağırlığı kaldırır?
Hangi şarkı yüreğine dokunmaz?
Hangi şiir içini titretmez?
Ya o sesler.. onlar da dinlenince geçer mi sahiden?
Kaldıramadığı zamanlar olur insanın. Tam unuttum dersin bu sefer iyileştim dersin. Sonra bişey olur o yıllar tekrar gelir gözünün önüne. o sevinçler o hüzünler tekrar gelir. Sen diyordun ki ben herşeyi hallettim artık herşey bitti. Tekrar başa dönmek vardır bide. Bir kez yaşamayı Kaldıramadığın acıları tekrar yaşamak..
Sonra dersin ki geçer. Daha önce nasıl atlattıysam şimdi de atlatırım.
Unuttuğun bişey var. Bir kez yara aldıysan asla iyileşemezsin. Bir kez vurulunca bir daha toparlanamazsın. Şimdi suç kimde peki?
Vurup da gidende mi?
İyileştirmeye çalışıp da bilmeden o yarayı deşende mi?
Yoksa orda yatan hasta bedende mi?
Bana kalırsa suç o hasta bedende. Yaşamasının gereği kalmamış bedeni ayakta tutmaya çalışmak neye yarar?
Vuran vurmuş ölen ölmüş kalan kalmış. Önemli olan güzel bitebilmek değil midir? ama biz insanlar onu bile beceremedik..."
Dünyada her varlığın işi yok olmak sırasını beklemek değil midir? Bazı şeylerin ölümü ne uzun sürüyor. Ve ölüsü ne kadar asırlar gözler önünde duruyor.
Hayatımdan çok kadın geçti demek, mantıken, her birinin ruhunu daha iyi anlayıp, sonunda bir kadına nasıl davranmam gerektiğini öğrendim demek değil midir?
Her sayfasında, her cümlesinde dolu dolu düşünceler bulunan 80 sayfalık bir şaheser. Çok çok beğendim, okuduğum birçok cümle bende ıstişare etme isteği uyandırdı.
İnsanoğlu yıllar boyunca bedeniyle hem savaşmış hem de sınanmıştır. Birçok kez kontrolünü kaybetmiş ve sonra yeniden ele geçirmiştir. Peki ya modern çağda insan kontrolünü ele alabilmiş
"Her ağlayis bir yakınma değil midir?ve her aglayis bir suçlama?"diyorsun kendine ve bu yüzden işte,ey ruhum, derdini dökmektense gülümsemeyi yeğliyorsun.