Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar
Bir gelincik açılır ansızın
Bir gelincik sinsi sinsi kanar
Seni düşünürken
Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır
Deliler gibi dönmeğe başlar
Döndükçe yumak yumak çözülür
Çözüldükçe ufalır küçülür
Çekirdeği henüz süt bağlamış
Masmavi bir erik kesilir ağzımda
Dokundukça yanar dudaklarım
Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır.
.
“Anılar defterinde gül yaprağı
Gibi unutuldum kurudum
Başıma düşmüş sevda ağı
Bir başıma tenhalarda kahroldum
Sen kimbilir, rüzgârlı eteklerinle
kimbilir hangi iklimdesin, Ben
Sensiz bu sessizlikle
Deli gibiyim sensiz
Bu sessizlikle
Ayrılıkla başım belada
Gözlerini çevir gözlerime
Yoksa sensiz bu sessizlikle
Deliler gibiyim
Sensiz bu sessizlikle”
Psikoloji bir safsata mıdır ya da iktidarın yeni kırbacı mıdır? Foucault,
Deliliğin Tarihi isimli kitabında büyük bir kapatmadan söz eder. 1700'lü
yıllarda Avrupa'da serseriler, dilenciler, deliler, hırsızlar veya herhangi bir
üretime faydası olmayanlar piyasada cirit atmaktaymış ama Fransa'da yeni
yönetim, bugünkü anlamda modern
Çevremizdeki insanlar ne kadar da hallerinden memnun görünüyorlar. Birşey bildikleri, okuyup öğrendikleri yok, ama kendi hallerince ne kadar da mutlular! Oysa biz, güya deliler gibi okuyoruz ,sabahtan akşama tartışıp duruyoruz, bu arada birçok şey öğrendiğimizi de sanıyoruz ama buna karşın halimizden pek memnun olduğumuz söylenemez. Her şeyden evvel yalnızız, bu dünyada neler olup bittiğini anlamak için çektiğimiz onca ızdırap da cabası. Hiçbir şey bilmesek daha iyiymiş aslında. Baksana, her şeyden habersiz öylesine aptalca yaşamak, akıllı olmaya çalışmaktan daha keyifli görünüyor. Sanırım yanlış yoldayız!