Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ahmet Demir

Ahmet Demir
@demirahmet10
8 okur puanı
Aralık 2020 tarihinde katıldı
Başkalarının gözünde başarısız insan durumuna düştüysek, bizim şerefimize heykeller dikilmemiş, bizim için anma yürüyüşleri düzenlenmemişse ne çıkar?
Reklam
Zamanın bize sunduğu afyonun panzehiri yoktur.
Oysa bize şu hiçbir zaman hatırlatılmaz: zirveye ulaştıktan çok kısa bir süre, yeniden inişe geçecek, kendimizi yine endişenin ve arzunun yere yakın topraklarında bulacağız.
s

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Schopenhauer da tam bu noktaya parmak basar: "Eleştiriler, hedefe isabet ettikleri ölçüde acıtırlar canımızı. Kendisine yöneltilen bir eleştiriyi gerçekte hak etmediğini bilen kişi, onu kolayca ve güvenle görmezden gelebilir."
Marcus'a göre insan, adından övgüyle söz edildiğini duyunca baştan çıkmak ya da hakarete uğrayınca acılar içinde geri çekilmek yerine, kendini nasıl biliyorsa öyle olmalıydı: "Biri beni hor mu görüyor? Kendi bileceği iş. Ama ben, hor görülmeyi hak ettiğimi düşündüğüm bir şey yapar ya da söylersem, işte o zaman bu benim bileceğim iş."
Reklam
"Dünya, nitelikli olanı değil, çoğu kez nitelikli görüntüsü vereni ödüllendirir."
İşyerlerini tanımlayan piramitlerin doruklarında yer alan kişiler, illa ki çok başarılı kişilerdir demek yanlış olur. Belki de yalnızca siyaset sanatının karanlık yüzünde ustalık edinmiş, hiçbir yol yordam önermeyen bu medenî dünyanın içinde bir yer edinebilmiş kişilerdir onlar.
Modernite dur durak bilmeden tekrarlıyor: "Kazananlar, kendi şanslarını kendileri yaratırlar."
"Bizim yüksek aristokrasimiz, devlet dairelerini aileleri için yol geçen hanına çevirmiş durumda... onlar yüzünden kamu hizmeti bütün ciddiyetini yitirdi; toplum içinde iş güç sahibi olamamış kişilerin yaşam boyu geçindirecek bir memuriyet edindikleri, bu şekilde kamu yararının fena halde tehlikeye düşürdükleri yetimhanelere dönüştü."
Atalarımızın sahip olduğundan çok daha fazlasına sahip olabileceğimiz beklentisinin ağır bir bedeli olmuştur: olabileceğimizle o anda olduğumuz arasındaki aşılamaz mesafenin doğurduğu sonu gelmez bir endişe yakamızı bırakmaz olmuştur artık.
Reklam
"Beklentilerden vazgeçmek, en az onları yerine getirmek kadar ferahlatıcı bir yoldur."
Batı toplumlarında on sekizinci yüzyıla kadar yaygın olan katı hiyerarşik toplum yapısı en düşük basamaklardaki bireylere bir çeşit özgürlük sunuyordu: toplumdaki birçok insanın başarılarını referans noktası olarak almama özgürlüğüydü bu.
Oysa demokrasiler, bireylerdeki beklenti hissini körükledi. Demokratik toplumun bireyleri, maddi eşitliğe ulaşma yolundaki bütün engellere karşın, kağıt üzerinde kendilerini toplumun diğer bütün bireylerine eşit saydılar.
Ortaçağ'daki egemen ideolojiye göre neden bazı insanların tarla sürdüğü ve diğerlerinin bu sıraea ziyafet salonlarında süzülerek gezindiğini sorgulamak, Tanrı'nın gücüne meydan okumak anlamına gelir.
On sekizinci ve on dokuzuncu yüzyılda siyaset ve tüketim alanında gerçekleştirilen devrimler insanlığın maddi gelişimine büyük katkı sağlarken aynı zamanda psikolojik bir acının da doğmasına neden oldu; çünkü bu devrimler yepyeni bir idealin etrafında vücut buluyordu: bütün insanların doğuştan eşit oldukları, herkesin her şeye ulaşabilmek için sınırsız bir güç taşıdığı inancı.
53 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.