Filozoflar ve astronomlar demişlerdir ki: Deniz ile kara yer değiştirirler.
Çünkü, zamanların geçmesiyle sulardan toprakta nice sebeple büyük değişiklikler ortaya çıkar. Evvela toprağın bazı yerleri çorak ve kuru olmuşken, denizden ona ölçülülük gelir ve tam tersi olur. Bu bakımdan toprak, hayvan ve insana benzer. Kâh civan kâh elden ayaktan düşmüş ihtiyar olur. İkinci olarak bazı yerler açıkken denizle örtülür. Kâh deniz altındaki yerler açılıp bayındır olur. Çünkü, denizin hareketi, felekî cisimlerin kuvvetinden çıktığından ve kâh fırtına ve tufanı harekete geçiren yıldızların bakışları, denizin hareketine uygun gelmekle deniz seviyesinden fazla azar.
Sahillerini geçip gider. Kâh bir ülkeyi basıp örter ve kendine bağlar. Kâh bir başka kenarından çekilip yeri açar ki güya insanlara o yeri bağışlar. Üçüncü olarak, karaya bitişik bazı yerler günlerin geçmesiyle ada olmuştur. Kıbrıs gibi.
Döndü yeryüzü sahrası pamuk tarlasına
Ağaçlar benzedi ilkbahara
Kışın elinden yakasını yırtmak istedi
Feleğin başına toprak saçmak istedi
Yüz vurup rüzgâr gibi deniz ve kara toprağa
Kara yerden iz ve işaret bulamadı zerre
2. Su - kasina
Tercihen yağmur suyu ya da kaynak, dere, göl veya denizden alınmış su ile bir tas doldurulur. P.V. Mahathera şöyle der: "Eğer su hareketli ise ya da içinde küçük kabarcıklar varsa bunlar uggaha-nimitta (kopya imaj)'da da belirecektir. Ama patbhaga-nimitta (imaj ötesi) hareketsiz ve gökyüzüne yerleştirilmiş bir ayna gibi
“(...) Biz stratejik olarak düşüncelerimizi hiçbir zaman saklamayız. Hangi şartlar altında olursak olalım, bunu açıkça söyleriz. Düşüncelerimizi mezara kadar götürürüz.
Nasıl burada namluların ve dipçiklerin gölgesi altında konuşuyorsak, düşüncelerimizi her zaman açıkça ifade ederiz.
“(...) Bizim düşmanlarımız Amerikan emperyalizmi ve onun yerli işbirlikçileridir.
Yine bildiride açıkladığımız gibi yerli işbirlikçiler, hain patronlar yani emperyalizmle
işbirliği yapan patronlar, feodal mütegallibe, yani bezirganlar, tefeciler, toprak ağaları ve diğer işbirlikçileri ve bizim bütün eylemlerimiz bu hedefe yönelmiş bulunmaktadır. Bunun dışında başka bir hedefimiz yoktur. Eylemlerimiz de savcının iddianamesini
yalanlamaktadır.
acı bir tütün gibi yakıyor genzimi
senden uzak olmak
akşamları dağılan sonbahar bulutları götürüyor
bedevî sonbahar bulutları alıp götürüyor
iki yorgun yaprak diye gözlerimi
karanlığı karşılamak
sulanmış toprak bir avluda
pembe ve mor
ve bir genç kız yüzü kadar dinlendirici
gecesafalarıyla beraber
karanlığı sensiz karşılamak
açık deniz uğultuları
çocuk şiirleri ve mapusâne türküleriyle
dolduruyor içimi
yıldızların pırıltılı ağırlığı altında
kerpiç duvarlar çatlarken
yalnız olmak
sensiz olmak
Sayfa 123 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Bu deniz kıyısında iyiyim , beni rahat rahat alıyor burası , hiç bir şeyim de eksik değil ; ama şu istek beni yiyor: ölmeden önce, elimden geldiğince çok toprak ve deniz görmek.
Kıyıdan kıyıya gidiyor, dalgalarla oynuyordum; onlar beni ıslatmak için saldırıyor, ben kaçıyordum; mutluydum. Diyordum ki: “ Gerçel mutluluk budur : hiçbir yükselme tutkun olmadan bütün o tutkulu olduğun yüksekliklere erişmişsin gibi köpekçesine çalışmak. İnsanlardan uzak yaşayıp onları sevmek ve onlara gereksinme duymamak. Noel olunca , iyice yiyip içmek . Sonra bütün tuzaklardan yalnız başına kaçmak. Yıldızlar tepende , toprak solda, deniz sağda olsun ve birden, kalbinin içinde hayatın son çabasını da tüketip masal olduğunu duyasın.”