Tek hayali,tek gerçeği deniz olan Mahmut…
Küçüklüğünden beri karşısına çıkan engellere rağmen deniz aşkı kalbini yakıyor.Babasının ısrarlarıyla farklı şeyler yapıyor,okula gidiyor ama içindeki deniz aşkı asla değişmiyor.Sonunda denizci oluyor ve denizde yıllarını geçiriyor.İlerleyen zamanlarda bazı sebeplerden denizi bırakıp tekrar karaya dönüyor ve aşık olduğu kadınla evlenmek istiyor.Ama bu isteği maalesef olmuyor kadın Mahmut’u bırakıp gidiyor.Daha sonra başka bir kadınla evleniyor ve denize aşık bu adam bi anda ‘toprak ağası’ oluyor.Tabiki bu sadece kendini avutmak oluyor çünkü o toprak insanı değil denizin ve dalgaların insanı…
Bi süre kendisini toprakla ,tarlayla avutuyor ve bu süreçte toprak insanlarının nekadar çıkarcı ,para göz olduğunu, gururlarını ,vicdanlarını o tarlalarda tıpkı ayrık otu temizleyip kenara atar gibi yüreklerinden koparıp kenara attıklarını görüyor ve bunlara şahit oluyor. Tabi köydeki( sözde )hoca tiplemesinide yazar bize gösteriyor bu romanda.İnsanların inancını kullanarak onları nasıl kullandığını,çıkarlarını anlatıyor.
Mahmut ise bunlara kendini çok yabancı hissediyor ve bu hayata alışamıyor nekadar karısına karşı içinde sevgi olsada bi kişinin sevdiği insanı yıllar sonra görüp özlemle ,hasretle kollarına koştuğu gibi oda koşuyor ve asıl ait olduğu yere dönüyor.
İnsan düşünüşündeki bu büyük devrim M.Ö. 600-400 yılları arasında gerçekleşti. Devrimin anahtarı insan eli olmuştur, İyonya'lı düşünürlerden bazıları çiftçi, denizci ve dokumacı çocuklarıydı. Elleri iş tutardı. Tamir işleri yaparlardı. Başka ülkelerin rahipleri ve hattatları lüks içinde yetiştiklerinden böyle işlerle ellerini kirletmek istemezlerdi. İyonya’lı düşünürler batıl inançlara karşı çıkarak harikalar yarattılar. O zaman olup bitenlere ilişkin günümüze kalan bilgiler kırıntı halindedir ve dolaylı yoldandır. O zamanlar kullanılan mecazlar bugünkü dünya görüşümüze uymayabilir. Kesin olan bir şey varsa, bu yeni görüşleri boğmak için birkaç yüzyıl sonra bilinçli bir baskı hareketinin başladığıdır. Bu devrimi gerçekleştirenlerin başında gelenler, Yunanlı kişilerdi. Bugün onların isimleri bize pek yabancı gelebilir, fakat bunlar uygarlığın ve insanlığın gelişmesinin gerçek öncüleridirler.
Bu çivisi çıkmış dünyada geleceğe imza atan , sayıları parmakla gösterilebilecek azınlıktaki , parlak fikirli gençleri alçaklardan koruyamıyoruz ya , işte ona yanıyorum…