Dünya, farklılıkların bir arada olması ile renklidir. Keşifler, icatlar farklı düşünen zihinlerden çıkar. Sadece okumak, araştırmak değil, hayal gücünüzü çalıştırmak, düşünce dünyanızı kalıplardan çıkarmak gerekir. O yüzden yazarın kitabının birbiriyle bağlantılı ya da tamamen farklı konuları ele alıyor olması ilginizi çekebilir.
Ben sosyal medyada karşılaştığım videoları gibi kitabını da eğlenerek okuduğumu söyleyebilirim. Çünkü yazar; medeniyeti farklı düşünen insanların birbirini öldürmeden bir arada yaşaması olarak tanımlar ama benim gibi düşünmeyen herkes cahildir, olmasalar da olur tezatlığını sonuna kadar yansıtır. Bu açıdan zıtlıklar zenginliktir, bu kadar kesin yargıda bulunmasak mı diye düşünsem de bazı görüşlerine katıldığımı söyleyebilirim. Özellikle çocukların küçük yaştan itibaren bilgi ile tanıştırılması, okuması, düşünmeye, merak etmeye teşvik edilmesi gerektiği konusunda.
Kitap; deprem ile başlayıp, felsefe, köylü, zırva nedir gibi birbirinden alakasız ya da bir şekilde aynı konuya bağlanan, 22 başlık altında kısa kısa bölümlerle aktarılan yazarın düşüncelerini içeriyor. Evet, her konu ile ilgili bilgiler de var ama öğrenme amaçlı okuyacağınız bir kitap değil. Zaten kitabın arka kapağında da belirtildiği gibi amaç bilgi vermekten ziyade, okuru yazarın bakış açısı ile tanıştırıp düşünmeye yönlendirmek.
The Secret of Constantinapolis kitabının yorumu ile geldim
Haziran ayının sıradaki kitabı 2023 yılı basımlı 500 sayfalık bir kitap.
Zaman tünelinde yolculuk yapıyormuş gibi asırlar öncesinde kaleme alınan parşömenler Tuba komiserin günlüklerinde kesişiyor, her biri bir dünyaya açılıyordu, bir yaşam öyküsüne; ama hep
ağlamıyorum: gözlerim kurşun sıkıyor
susmuyorum: sessizliğim lisan bilmediğimden
seni sevmiyorum: mesleğim gereği kanı uzaya çıkaran ilk insan
ama omzunda uyusam deprem oluyor
dizlerinde uyansam bir bakıyorum bahar gelmiş, geçmiş hatta
geçmiş hataysa gelecekten bize ne, şimdiden de bıktıksa
yıllar sonra gece vakti pencerenin altında bir ıslık sesi duyarsan
uyan, kendi ellerini okşa, kendi ellerini öp benim yerime
hatırla: üzerine hayat sıçratmış biri vardı
sen yıkadıkça geçmedi o leke, gitgide yerleşti daha derine
ağlamıyorum: gözlerim senin yağmurunun ardından gökkuşağı
susmuyorum: konuşsam adın felç olup inecek sanki dilime
ne fark eder: ha sakatım, ha özürlüyüm, ha engelliyim
ayrılalım sevgilim. ben iyi değilim.