"Hoşlandığı meyvelerden birini eline alan o türlü kimse ondan gelecek hazzı, lezzeti ancak onu yemekte bulur. Öbürleriyse onu eline aldığı gibi o meyve eğer çilekse önce onun kokusuna hayran olmakla başlayıp rengine, șekline, o çileği oluşturan maddelerin meydana gelişine, içindeki ince liflere, buzlu gibi duran doğal cilasına bakar bakar da
Sayfa 15 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları - MehabeKitabı okuyor
Hiçbir ölüm Son Peygamber'in ölümü kadar boşluk bırakmadı dünyada. Hiçbir ayrılık, yalnızlığı bu kadar büyütmedi. O'nu sevenler, O'ndan kalan her sözü ve hatırayı da sevdiler. Yalnızlıklarının derin mahfazalarına yerleştirdikleri bu emanetlerin üzerine titrediler hep. "Canından çok sevmek" onların hayatlarında bir söz değil, bir fiil olarak yer aldı. Bu yüzden hazinelerini aynen korumak istediler. Ona bir şey eklemenin ve ondan bir şey eksiltmenin, göğün rahmet kapılarını kapamasından korktular. Kabulü kabulleri, reddi redleriydi. Sağlığındayken huzuruna çıkardıkları meselelerini ölümünden sonra hadislerine götürdüler. Unuttukları bir şey hatırlatıldığı zaman geri adım atmada bir an bile tereddüt etmediler. Bütün zamanları kapsayan nurunda erittiler şüphelerini. Işığın kendi zamanlarına uzanan dallarına tutundular. Her şeyi söylemişti aslında. Biraz dikkat, biraz feraset, biraz basiret, tarihin altın çağına musallat olan bakırdan gölgeleri kovmaya yetecekti.
Reklam
Gerçeklik en derin kanaatimizle çatıştığında, dünya görüşümüzü değiştirmek yerine, gerçekliğe ayar vermeyi tercih ederiz. Onunla da yetinmez, inançlarımıza eskisinden de sıkı sarılırız.
Sayfa 236Kitabı okudu
Dünyanın bir düzeni olduğunu gösterebilmek için birer saat kulesi ek­lediler.
1481 ’de Lyon’da bir grup vatandaş, şehre bir meydan saati inşa edilmesini talep eden bir dilekçe vermişlerdi, böylelikle “daha düzenli hayatlar yaşayabilecekler” ve “daha mutlu ve hoşnut” olacaklardı. Şehrin tüccar ve sanayicileri, zamanın hesabını tutmanın en ateşli sa­vunucuları kesildiler. İnşa edilen her katedrale, yine aynı amaçla, dünyanın bir düzeni olduğunu gösterebilmek için birer saat kulesi ek­lediler. Strasbotırg saat kulesinin inşası 1527’de başlayıp yirmi yedi yılda tamamlanmış ve şehir halkının düzenli yaşama alışkanlığına bel­ ki hakikaten katkıda bulunmuştu. Fakat dakikası dakikasına doğruluk anlamına gelen “dakiklik” sözcüğünün kullanıma girmesi 1770’leri buldu. Zamanı planlandığı biçimde kullanmanın bir fazilet olduğuna fabrika işçilerini inandırmak için olağanüstü çabalar harcandı. Sanayi devrimi’nin ilk günlerinde İskoçyalı bir sanayici “insanların düzenli yaşamaya ve düzenli alışkanlıklara olan derin nefretinden” söz ediyor Ve “istedikleri saatte yatağa girip istediği saatte çıkamayacaklarını ve canlarının islediği zaman tatil yapamayacaklarını” bir türlü anlama­malarından yakınıyordu.
Sayfa 343 - AyrıntıYayınları, Dördüncü Basım 2010Kitabı okudu
Babasının derin ıstırabına (bunun neden olduğu korku ve tiksintiye) bağlamadığı tek bir anısı yoktur. Yatılı okuduğu lisede sıkılarak, kendini yaralamaktan zevk aldığını söylediğinde de durum kuşkusuz budur: "Dolmakalemimi elime almıştım, sıkılı yumruğumla onu bir bıçak gibi tutarak, sol elimin üzerine ve ön koluma çelik uçla vurup duruyordum... Sadece görmek için, dahası: Acıya karşı kendimi sertleştirmek istiyordum."
Kırmızı Başlıklı Kız üzerine
Bu masalda "kırmızı başlık" âdet görmeyi sembolize etmektedir. Küçük kız, artık yetişkin bir insan olmuştur ve cinselliği ile karşı karşıyadır. "Yoldan sapmama" ve "şişeyi kırmama" ikazları, cinselliğin tehlikesine ve namusun yitirilmesine işaret etmektedir. Kurt, kızı gördüğünde, cinsel arzulara kapılmakta ve kızın
Reklam
“Vazgeçebilme hürriyeti. Bu hürriyete pek az sahip olduğumuzdan tuttuğumuzu bırakamıyor, bulunduğumuz yere yapışıyor, yürüyüp gidemiyoruz. Seni ne eksik bırakıyorsa, sen de onu bırak.”
Sayfa 37 - Kapı
"Hayatın sandığımızdan daha derin , dünyanın daha anlamlı bir yer olduğunu hissetmek için insanın gece yarısı çarpan pencerelerin gürültüsü , perdeler arasından karanlık odanın içine esen bir rüzgar ve gök gürültüleriyle mi uyanması gerekiyor ?
Sayfa 108 - YKY yayınları 1999Kitabı okudu
bir araştırmaya göre, küresel işgücünün sadece yüzde 13 kadarı kendilerini işleriyle "evli" addetmektedir. Geri kalan yüzde 87, derin bir yabancılaşma hissi içindedir.
Hayat;yolculuktur yolculukta yaşanan serüven bize hangi duyguyu gösterir, yaşatır ise bir süre o duygunun etkisinde kalırız. Bazen dinlenmek isteriz bazen ise bir yerlere koştururuz ve son geldiğinde ulaşmak istediğimiz yere geldiğimizde buna değip değmedigine karar vermek için kısa bir nefes almak isteriz... Bir son yeni bir başlangıç olacak mı düşüncesiyle cennet cehennem kavramı bir hiçliğe gideceğini düşünenler de ise korku peydah olur
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.