derin

"Anayasalar eninde sonunda mutlak tiranlığa dönüşür," dedi Paul. "Onlar ezici olabilecek kadar organize olmuş güç­lerdir. Anayasa harekete geçirilmiş toplumsal güçtür ve vic­danı yoktur. Ayrım gözetmeksizin herkesi ezebilir, insanlık onurunu ve bireyselliği ayaklar altına alabilir. Kararsız bir denge noktasına sahiptir ve sınırları yoktur…”
Reklam
Burada yeri gelmişken şunu da belirtmek isterim: 1982 Anayasası kabul edildiği günden beri toplam 18 defa değiştirilmiştir. Bunların bazıları oldukça kapsamlı değişikliklerdir. Örneğin 2001 değişikliğinde 33, 2010 değişikliğinde 26 madde değiştirilmiştir. Anayasamızın şu anki maddelerinin yarısından fazlası 1982’de kabul edilen maddeler değil, değiştirilmiş olan maddelerdir. Ancak görünen odur ki, bunca değişiklik 1982 Anayasası’nı sevmeyenleri tatmin etmemiştir. Onları asıl rahatsız eden şey, 1982 Anayasası’nın içeriği değil, muhtemelen bu Anayasa’nın doğum tarihidir. Görünen odur ki, bu Anayasa’nın önündeki “1982” rakamı kalkmadıkça, Türkiye’de yeni anayasa tartışmaları sona ermeyecektir. Nihayet şunu belirtmek isterim ki, bir şeyde aksayan yönler var ise, aksayan yönleri gidermek gerekir. Çatısı akıyor diye bir evi temelden yıkıp, yerine yenisini yapmanın bir alemi yoktur. Zaten yeni evi, ilk evi yapanlar yapacaklarsa, muhtemelen yeni ev de eski ev kadar kusurlu olacaktır. Yazımızı Mecelle’den bir alıntıyla bitirelim: “Beka ibtidadan esheldir” (Mecelle, m.56)
Sayfa 60 - 2012, Kemal Gözler, Asli ve Tali Kurucu İktidar Ayrımı: TBMM Yeni Bir Anayasa Yapabilir mi?Kitabı okudu
Yeni anayasa tartışmalarına gülüp geçin diye
[…] Anayasa’nın 175. maddesinin öngördüğü usul dışında bir anayasa yapma düşüncesi bir fanteziden ibarettir. Üstelik bu fantezi hukuk güvenliğini sarsacak tehlikeli bir fantezidir. Hukuk devleti ilkesini ağzından düşürmeyen insanların böyle düşüncelere itibar etmemeleri gerekir. Yeni anayasaya ihtiyaç var diye, TBMM yeni bir anayasa yapma yetkisine sahip olabilir mi? Türkiye’de bugün yeni bir anayasa yapılmasını savunanların büyük bir kısmı, hatta bu yeni anayasanın yapımına karşı olanların bir kısmı dahi, Türkiye’de yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğu konusunda hemfikirdirler. Bir ülkenin yeni bir anayasaya ihtiyaç duyup duymadığı sorunu, hukuki değil, siyasal ve sosyolojik bir sorundur. Bir ihtimal, Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyaç duyduğu hususu, tarihsel ve sosyolojik olarak bir gerçeklik de olabilir. Ancak böyle bir gerçeklikten, böyle olgulardan normatif sonuçlar çıkarılmasına "Hume kanunu (Hume's law)” engeldir. Bu kanuna göre, olgusal öncüllerden normatif sonuçlar istihraç edilemez. Tasviri önermeler ile normatif önermeler iki ayrı dünyaya aittir. Norm normdan kaynaklanır, olgudan değil. Olgusal dünyadan normatif dünyaya geçiş yoktur. O nedenle, yeni bir anayasa yapma ihtiyacın varlığı ispatlansa, yeni bir anayasanın memleketin yararına olacağı gösterilse bile, bundan yola çıkarak TBMM'nin yeni bir anayasa yapma yetkisine sahip olduğu sonucuna ulaşılamaz. Hukukta ihtiyaç, yetki doğurmaz. Yetki, yetkiden doğar. Yetki bir makama bir hukuk normu tarafından verilir. Bir makam, kendisine verilmemiş bir yetkiye sahip olamaz. Ve hiçbir makamın yetkileri kendinden menkul yetkiler değildir.
Sayfa 58 - Kemal Gözler, Asli ve Tali Kurucu İktidar Ayrımı: TBMM Yeni Bir Anayasa Yapabilir mi?Kitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
Osmanlı, özellikle ekonomide, İslam yüzünden mi geri kaldı?
Lewis’e göre aslında problem İslam’ın özünde değil, Müslümanların algılarındaki katılık ve kemikleşmededir. Kapitalizmin ruhuna uygun köklü sosyo-ekonomik reformların gerçekleştirilmesinin önünü kesen bu kemikleşmenin nedeni ise sınırlı bir müfredatı dayatan medrese sistemidir. Nitekim bu tekdüzelik tezini Erünsal’ın Osmanlı belgelerine dayanan çalışmaları da desteklemektedir: 64 medrese öğrencisinin üstünden sadece 126 adet farklı kitap çıkması ne demektir? Aynı kitapları defalarca okuyan öğrenciler, bilgiyi keşfedilecek (İng. discover) değil, edinilecek (İng. acquire) bir şey olarak görmektedirler (Günümüz Türkiye’sindeki malumatfuruşluk merakının kökenlerini acaba burada mı aramalıyız?).
Kronik Kitap, e-kitapKitabı okudu
Haremin bir okul olduğu iddiası ne kadar abartılıysa; Fatih’i polyglot (Gr. πολύς (polús: çok) + γλώττα (glôtta: dil): çok dil konuşan), Topkapı Sarayı’nı bir medrese gibi gören anlayış da o kadar sakattır.
Kronik Kitap, e-kitapKitabı okudu
Reklam
Söyleyecek sözümüz kalmadı çünkü
Doğası gereği kadının erkekten daha aşağı bir konumda olduğunu hâlâ düşünenler varsa, kendilerine bir tutam muasır medeniyet seviyesi tavsiye etmekten fazlasını yapamayacağız.
Kronik Kitap, e-kitapKitabı okudu
Öylesine kendi düşünce âlemine dalmıştı ki varlık ile yokluk arasındaki bir geçitte duruyor ve o ânı yaşıyordu, geçmişi, geleceği, zamanı, mekânı bilmeden. Hiçbir şeyi, hatta yaşamını ve ölümünü umursamadığı bir cezbe ve vecd haliydi bu.
Yapı Kredi Yayınları, e-kitapKitabı okudu
:D
“Kabahat bizde, tuttuk Araplara ülke yönetimini öğrettik. Dilleri için kural koyduk, dinleri için felsefe yaptık, onlar için kılıç savurduk, onların uğruna gençlerimizi ölüme teslim ettik. Düşüncemizi, ruhumuzu, sanatımızı, musikimizi, bilim ve edebiyatımızı iki elimizle sunduk belki vahşi ve serkeş ruhlarını uysallaştırıp medeniyet öğretiriz diye. Ama yazık, yazık! Irkları, düşünceleri yerden göğe kadar farklı bizden. Zaten böyle olması lazım. O yabani görünüm, yanık renkler, kirden nasır bağlamış eller dağ başında haydutluk yapmak için yaratılmış. Deve sidiği ile dışkısı arasında gelişen düşünceler ancak bu kadar olur. Vücut yapıları, hırsızlık ve hiyanet için yaratıldıklarına tanıklık ediyor. Daha düne kadar yalınayak, kertenkele peşinde koyup kara çadır altında yaşayan bu Araplardan daha fazlası beklenemez.”
Yapı Kredi Yayınları, e-kitapKitabı okudu
Düzenli ve basmakalıp okul yaşantısı, basmakalıp yiyecekler, basmakalıp dersler, basmakalıp uyku, basmakalıp uyanışlar ruhunu da basmakalıp yapmıştı.
Yapı Kredi Yayınları, e-kitapKitabı okudu
“‘Artist’ başkalarından daha çok acı çektiğine ve bu bir hastalık olduğuna göre, doğal insanın, sağlıklı insanın iyi yemesi, iyi içmesi, iyi aşk yaşaması gerekir. Okumak, yazmak ve düşünmek; bunların tümü bedbahtlıktır, talihsizlik getirir.”
Yapı Kredi Yayınları, e-kitapKitabı okudu
Reklam
İki bin yıl sonra insanoğlunun ahlakı, âdetleri, duyguları ve tüm yaşamı tamamen değişmişti. İki bin yıl önce çeşitli dinlerin ve inançların insana vaat ettiği şeyi bilim gerçekleştirmişti. Susuzluk, açlık, aşk ve insanın diğer gereksinimleri giderilmiş, yaşlılık, hastalık ve çirkinlik insan tarafından mahkûm edilmişti. Aile yaşamı terk edilmişti ve bütün insanlar arı kovanına benzer çok katlı büyük binalarda yaşıyordu. Fakat bir sorun kalmıştı; dermansız bir dert. Bu da, amaçsız ve anlamsız yaşamanın verdiği yorgunluk ve bıkkınlıktı.
Yapı Kredi Yayınları, e-kitapKitabı okudu
Bir saniyeliğine, neden olduğunu bilmeksizin kendimi muazzam yalnız hissettim.
Notos Kitap, e-kitapKitabı okudu
Dolu dolu, tehlikeli bir hayatın peşindeydim, belki de sadece kimi çocukların öteden beri istediği şeyi istiyordum: ebeveynsiz bir hayat.
Notos Kitap, e-kitapKitabı okudu
Ebeveynler çocuklarını terk eder. Çocuklar ebeveynlerini terk eder. Ebeveynler korur ya da yüzüstü bırakır ama hep yüzüstü bırakır. Çocuklar kalır ya da gider ama hep gider.
Notos Kitap, e-kitapKitabı okudu
Zamanla kuşaktan kuşağa aktarılan hileleri öğrendik. Bize sahtekârlığı öğretiyorlardı, biz de çabucak kapıyorduk.
Notos Kitap, e-kitapKitabı okudu
1,280 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.