Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Varlığın içsel formunu, onun "üzerine" düşünme değil, tam tersine, düşünmenin kendi içsel formu belirler.
Sayfa 16
Kavram oluşumu problemi, mantığa ve dil felsefesine çok yakın biçimde temas eden bir noktaya işaret eder; hatta bu noktada onlar ayrılmaz bir birlik halinde birbirine karışmış gibi görünürler. Bütün mantıki kavram analizleri, en sonunda kavramların incelenişinin isimlerin ve kelimelerin incelenişine geçtiği bir noktaya dayanmış görünür. Mantıki nominalizm kavram ve kelime problemini tek bir problem halinde daraltır. Bu anlayışta kavramın içeriği kelimenin içeriğine ve işleyişine devredilir. Böylece nominalizmde doğruluğun kendisi mantıki değil, daha ziyade dilsel bir belirleme haline gelir: veritas in dicto, non in re consistit. Doğruluk şeylerin ken­disinde, hatta fikirlerde bulunabilen bir uzlaşmaya değil, kesinlikle işaretlerin, özellikle ses işaretlerinin bağlanışıyla ilişkili olan bir uzlaşmaya karşılık gelir. Kesin bir "saf' dilsiz düşünme, öncelikle konuşmada ve konuşma vasıtasıyla meydana getirilen doğru ve yanlış karşıtlığını tanımayacaktır. Bu takdirde burada kavramınkaynağı ve geçerliliği sorusu zorunlu olarak kelimenin kaynağı so­rusuna dayanır: Kelime anlamlarının ve kelime sınıflarının oluşu­munun araştırılması, kavramın içkin anlamını ve onun bilgininin­ şasındaki fonksiyonunu açıkça anlaşılır hale getirmek için biricik vasıta olarak ortaya çıkar
Gerçeklik kavramı objelerde değildir.Kitabı okudu
Reklam
Mekan düşüncesinden zaman düşüncesine ve her ikisinden tek­rar sayı düşüncesine geçildiğinde, bu noktada özellikle seyir çevre­si tamamlanmış gibi görünür. Fakat aynı zamanda her yeni adımla, gittikçe bu çevrenin dışına işaret edildiği de görülür. Çünkü bu iler­lemede her zaman, yakalanabilir ve kavranabilir formların dünyası geri çekilir ve onun yerine yeni bir dünya, akılcı ilkelerin dünyası aşamalı olarak inşa edilir. Sayının "varlığı'', sayıyı gerçekten felse­fi ve bilimsel olarak keşfeden Pythagorasçılar tarafından bu anlam­ da belirlenir. Proklos, Pythagoras ile ilgili olarak, onun ilkönce tümdengelimli şekilde geometrinin ilkelerini araştırmak ve geometrinin temel önermelerini maddesiz ve saf düşünsel bir bi­çimde tasvir etmek suretiyle, geometriyi ba­ğımsız bir bilim mevkiine yükselttiğini övgüyle ifade eder
Dil kendine açılan her yeni anlam çerçevesi için yeni bir ifade va­sıtası oluşturmaz; tersine, dilin gücü işte belirli bir verili malzeme­yi farklı şekillerde biçimlendirmeye, bu malzemeyi içeriksel olarak değiştirmeksizin, başka bir görevin hizmetine vermeye ve böylelik­le malzemeye yeni bir zihinsel form damgalamaya muktedir olma­sından ibarettir.
Sahip olduğumuz bütün fikirler, ya bizim dışımızdaki duyusal nesnelerden, ya da zih­nimizin bizim doğrudan bilincinde olduğumuz içteki etkinliğinden doğarlar
Güneş kendi ölçülerini aşma­yacaktır; aksi halde Dike*nin cellatları olan** Erinyeler güneşi ara­yıp bulmayı bilirler
*Yunan Mitolojisinde Zeus ile Themis'ın kızı ve adalet sembolü. ** Yunan mitolojisinde üç intikam tanrıçasından her biri.Kitabı okudu
Reklam
Yeni bir kavrayışta karşıtlık, "kültür" ve "yaşantı" arasında sürekli bir gerilim olarak ve bir çatışma olarak kendini gösterir. Çünkü kültürün, sürekli iler­leyen "oluşturma" ve biçim verme sürecinde oluşturduğu şeylerin hepsi, bizi hayatın özgünlüğünden giderek uzaklaştıran şeyler ol­maya mahkum olur. Zihin,
Her doğrudan duyumlara ve algılama olayın­ dan, bizzat bu gerçekliğin ifade vasıtası, nakil aracı olarak kullanıl­ması için, bilincin kendine özgü bir etkinliği, bağımsız bir şekillen­dirme biçimi ortaya çıkar. Bu etkinlik ve şekillendirme tarzı, bütün doğrudan duyumlama ya da algılama olgularından farklıdır. Bunun için, bizzat bilincin temel
Geleneksel psikolojik kavram dilinde, psikoloji modern "Ges­talt Psikolojisi"ne geçerken duyumcu kavrayışın kabullerinden an­cak kurtulduğu için, bu şey-durumunun anlatımı konusunda tam isabetli bir ifade hemen hiç sunulmamıştır. Bütün nesnelliği "yalın" izlenimde sona erdirmiş olan söz konusu duyumcu yaklaşım için her
Modern dil felsefesi, dile, felsefi bir bakışa gerçek bir hareket noktası bulmak için nasıl "içteki dil formu" kavramını yerleştiri­yorsa, aynı şekilde benzer bir "içteki form"un bilimsel bilgi ve sa­nat için, mitos ve din için de kabul edilebileceği ve aranabileceği söylenebilir. Ve bu form, doğrudan doğruya, bu alanların tek
Reklam
Düşüncenin kesin olarak dayandığı ve vazgeçemeyecek gibi göründüğü bir olan varlık, kendi gerçek for­munu tahrip etmeksizin bilginin alanından yavaş yavaş çekilir. "Kendinde şey" olarak varlık, kendi metafiziksel birliğini çok sıkı biçimde korudukça, aynı ölçüde bilmenin tüm imkanını uzaklaştı­ran ve nihayet tümüyle bilinemezlerin
Önsözden
Dünyanın bilimsel yoldan bilinmesinin genel temellerini doğrudan araştırmak yerine, dünyayı "anlama"nın farklı temel formla­rının bir diğeri karşısında sınırları belirlenmeli ve onlardan her biri ken­dine özgü eğilimi ve kendine özgü zihinsel formu içinde mümkiin oldu­ğu kadar net biçimde kavranmalıdır. Öncelikle eğer zihnin böyle bir "formlar öğretisi" en azından ana hatları içinde belirlenirse, ayrı ayrı kültür bilimleri disiplinleri için açık ve güvenilir bir metodik bakış ve te­mellendirme ilkesinin bulunabileceği ümit edilebilir. Doğabilimsel kav­ram ve yargı oluşumu -ki doğanın "nesne"si kendi en temel ana hatları içinde bu vasıtayla belirlenir ve böylece kendi sınırlanmışlığı içindeki bilgi "nesnesi" bilgi fonksiyonuyla kavranır- ile ilgili öğreti, saf öznellik alanı içinde benzer bir belirlemeyi gerçekleştirmek zorundadır.