Ölene kadar cevabımı veremeyeceğim bir soru var içimde herşeyi tek başıma yapmak zorunda kalmak beni büyüttü mü yoksa içimde büyüyemeyen yaralı bir çocuk mu bıraktı.
Aydınlık bir günün kararan ufuklarına bakıyorum ufukların saçları şimdi som turuncu, koyu lacivert denizin sularında yıkanıyor. Gün boyunca kirlenen saçlarını temizliyor ufuklar. Şehir, kendini dingin bir uykuya bırakıyor, benimse içim de fırtınalar kopuyor. Yaşadıklarım diyorum, yaşadıklarım neyin bedeli? Beynim de sanki kocaman, paslı bir çivi saplı zonklayıp duruyor kafam. Şimdi şu çok sevdiğim gün batımlarında böyle özleyişsiz, böyle öfkeli, böyle umarsız mı olmalıydım? Bütün sorunlarım böyle cevapsız mı kalmalıydı?