Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hayatta yapılması gereken en önemli şey giderken vicdanını kirletmeyecek olaylarla dolu bir ömür geçirebilmektir.
Sayfa 87 - Yem yayınKitabı okudu
Yanılgımız çoğu kez kendimizi, bizden önce yaşamış olanlardan daha akıllı sanmamızdan kaynaklanmıyor mu?
Sayfa 73 - Yem yayınKitabı okudu
Reklam
İnsanların iyi tasarlanmış çevrelerde yaşama hakkı, devletin görev ve hedefleri kapsamında benimsenmelidir. Tutarlı mimari çevre, sağlıklı bir toplumsal çevrenin, dolayısıyla da tutarlı, gelişmiş bir toplumun ön adımıdır.
Ben sizi ekmeksiz bıraktım belki, ama çocuklarınızı babasız bırakmadım.
Yağma Var!...
Hiçbir ülke, hiçbir toplum, tarihten gelen mimarlık değerlerini, onların oluşturduğu mimari çevreyi, kentlerini bizim kadar savurganlıkla harcamamıştır. (...) Yeşil alanları kemirip imara açtık, gökdelenler diktik; değil metrosu, yolu bile olmayan gökdelenler... Gecekondular, kaçak yapılar apartmanlara dönüştü... Plan-program kimin umrunda?
Sanatı içlerine sindiremeyen siyasetçiler sanatçıları sindirme yoluna giderler.
Reklam
Sanat özgür düşüncenin ifade alanlarından biridir; özgür düşünce ile beslenir; özgür düşünce hattâ hayal olmazsa kendini geliştiremez ve ifade edemez. Zaten totaliter rejimlerde gelişememesinin asıl nedeni budur.
Kamu kesimi bir yandan da TOKİ eliyle, kimi Avrupa ülkelerinin İkinci Dünya Savaşı sonrasında alelacele yapıp sonradan yıktığı insan siloları türünden toplukonutların benzerlerini yarım yüzyıl sonra ülkenin çeşitli yerlerinde coğrafya farkını bile gözetmeden uygulayarak mimarlığı sıradanlaştırıyor.
"Geçmişi reddederek geleceğin kurgusunu tasarlayamayız." Bu doğrudur, ancak geçmişe saplanarak bugünün ve geleceğin kurgusunu hiç tasarlayamayız.
Ülke mimarlığı, gayrimenkul geliştiricileri ve müteahhitler egemenliği ve çoğu kayırmalı inşaat emsali artırımlarıyla zorlanmış imar durumları altında kendisine alan bulmaya çalışmakta.
Reklam
Küreselleşme Ve Liberalizm Etkileri
Başta İstanbul olmak üzere pek çok şehirdeki hızlı, aşırı nüfus artışına karşın yöneticilerin bölge ve kent planlamalarını dışlamalarıyla, yüksek ve yoğun yapılaşmaya yol açan denetimsiz plan değişiklikleri gündeme gelmiş ve kentleri olumsuz yönde etkilemiştir. Çoğu kez keyfi spekülatif girişimlerle yapılan plan değişiklikleri ciddi planlama sürecinin yerini almıştır. (...) ANAP iktidarı döneminde Başbakan Turgut Özal, genel seçimler öncesinde halka, "Bana oy verin, ben de size tapu dağıtayım" diye sesleniyordu. Bu söz tutuldu; işgalcilere tapular ya da tapu tahsis belgeleri dağıtıldı, böylece gecekonduların apartmanlara dönüşmesinin yolu açılmış oldu. Sonuçta, masum bir barınma aracı gibi görünen tek katlı, çoğu kentsel planlama ilkelerine aykırı şekilde yerleşmiş gecekonduların 4-5 katlı sıkışık apartmanlara dönüşmesi, kentleri iyice çarpık hale getirdi. (...) Yüzyılın sonuna doğru Ağustos 1999'da meydana gelen Kocaeli ve Düzce depremlerinin büyük can ve mal kayıplarıyla felakete dönüşmesi, inşaat sektöründe yıllardan beri süregelen kuraldışılık ve denetimsizliğin sorgulanmasına neden olmuştur.
1980-2000 arası...Kitabı okudu
Tekdüzeliğe Karşı Arayışlar
1960'lar, mimari anlayışta, katı rasyonalizmden uzaklaşma, gevşeme, parçalı form arayışları dönemi olmuştur. 1930'ları anımsatan bir coşkuyla daha özgür anlatım arayışları ve çoğulculuk (plüralizm) anlayışıyla kalıplardan sıyrılma denemeleri gündeme gelmiştir. (...) 1970'lerden başlayarak, Modern sonrası ve yine daha çok dış etkilere dayalı olarak çoğulculuk (plüralizm) örneklerinin yaygınlık kazandığı görülür. Artık tekdüzeliğin yerini çeşitlilik ve heterojenliğin aldığı bir anlayış söz konusudur. Çoğulculuk bir anlamda, genelgeçer bir üslup oluşmasının önündeki çok ciddi bir engeldir. Batı'da 1970'lerde gelişen akımlar Türkiye'ye biraz gecikmeyle gelecektir. Geç Modernizm, Postmodernizm, Dekonstrüktivizm türü akımların etkileri 1980'lerde görülecektir.
1960'lar... 1970'ler...Kitabı okudu
Modernizm/Uluslararası Üslup
1950'lerde Türkiye Mimarlığı dışa açılacak, Batı dünyasında giderek yaygınlaşan Modern Mimarlığın etkisi altında rasyonalizme yönelerek ürünler verecektir. 1950'ler Türk mimarlığının teknolojik, ekonomik, sosyal, çevresel verilere bakılmaksızın daha çok dış yayın ve etkilerle beslendiği evrenselci, Uluslararası Üslup ağırlıklı rasyonalist bir dönemdir. (...) O dönemin mimarlığında Bayındırlık Bakanlığı'nın ciddi bir rolü söz konusudur. Bütün kamu kurumlarının binalarını gerçekleştirmekle görevli olan bakanlığın Yapı ve İmar İşleri Reisliği, resmi kurumlar için mimarlık işlerinin düzenleyicisi konumunda olmuş ve çoğu kez yarışmalar yoluyla mesleğin gelişmesine katkıda bulunmuştur. O dönemde mimarlığımıza egemen olan rasyonalist eğilimler bakanlıkça da desteklenmiştir.
1950'ler...Kitabı okudu
İkinci Ulusalcı Mimarlık Akımı
Türkiye'de Atatürk'ün kaybından sonra devrimler atılımcı karakterini yitirmiştir. İkinci Ulusalcı Mimarlıkta da eskiye dönüş eğilimi baskındır. Atatürk için ardından tasarlanan Anıtkabir bile, Atatürk'ün devrimci kişiliğiyle bağdaşmayacak nitelikte bir yapı olacaktır. (...) Ayrıca Mimar Kemaleddin ve Vedat Bey'lerin tam sönmemiş etkileri de İkinci Ulusalcı Mimarlığın başka bir güç ve esin kaynağını oluşturacaktır. Böylece, Türkiye’de çağdaş özgür eğilimler döneminin ardından yine geriye dönük kalıplar içine sokulan seçmeci bir mimarlık dönemi başlamıştır. (...) ... bu deneme 1950'lerin başına değin sürmüş, dönemin yepyeni teknolojisine ve gereksinmelerine, kısacası, çağdaş mimarlık anlayışına ayak uyduramayarak sona ermiştir. (...) Görüldüğü gibi, doğası gereği sürekli olarak değişim içinde ve yenilik peşinde olan mimarlık, güdümlü ortamlarda gelişemiyor. Burada, ünlü mimar Bruno Taut'un, Milli Mimari konusundaki görüşünü aktaralım: "Her iyi mimari millidir, her milli(yetçi) mimari fenadır."
1940'lar...Kitabı okudu
Modern Mimarlık Arayışı
Yeni bir ruh anlayışıyla rasyonelleşmeye ve endüstrileşmeye yönelen Modern Mimarlık yeni olanaklar ve gereksinimlerle, tarihsel eski biçimlerin kopyaları yerine özgün güncel tasarım arayışlarını benimseyecekti. Bu arayışlar içinde binanın yapısal, işlevsel ve mekansal gerekliliklerinden kopuk süslemeler, kısaca dekorasyon dışlanacaktı. (...) Batı dünyasında gelişen yeni anlayış ve akımlar Türkiye'ye de gecikmeden ulaşacaktır. Çağdaş anlayış doğrultusundaki bu sürecin ülkedeki birinci evresi 1930'lu yıllarda görünür olacak ve Milli Mimari (İkinci Ulusalcı Mimarlık) akımı ile kesintiye uğrayacağı 1940 yılına kadar başarıyla sürecektir. 1930-40 yılları arasında Türk mimarların yaptıkları, Türkiye'nin konuğu olan yabancı meslektaşlarının çoğununkinden daha çağdaştır.
1930'larda Çağa Uygun AnlayışKitabı okudu
148 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.