Spinoza, sıklıkla "en iyi olanı gördüğümüzü ama en kötüsünü yaptığımızı" hatırlatır. Bir kadın arkadaşım günün birinde bana şöyle bir itirafta bulunmuştu: "Aşk hayatımda beni mutlu edecek bir erkekle karşılaşmak istiyorum ama sürekli, bana uygun olmayan ve beni mutsuz eden insanlarla karşılaşıyorum." Ona kötü davranan babasının yaşattığı aşağılanma hissini aşk hayatında tekrar yaşamayı bilinçdışı biçimde istemekte olduğunu, bir terapistle konuştuktan sonra anladı. Duygusal dünyası çocukluğunda zehirlenmişti ve aşina olduğu şeyin; zehrin tadının peşindeydi. En iyiyi istiyor ama sürekli en kötüsüyle karşılaşıyordu çünkü psikanalizde "nevrotik senaryo" denilen bir bilinçdışı yeniden üretim mekanizmasının boyunduruğundaydı. Söz konusu bilinçdışı nedenin bilincine vardığımızda ondan kurtulabiliriz.
Zira nedenleri bilmek özgürleştirir; davranış ve tercihlerimizi olgunlaşma doğrultusuna sokarak aklı başında hareket et memizi mümkün kılar, bizi etkin bir sevinç haline geçirir. Sevince giden yolun neden akıldan ve tümüyle uygun fikirler geliştirmekten, yani hem kendimizi doğru tanıyıp bize neyin uyup neyin uymadığından haberdar olmaktan hem de parçası ve bağımlısı olduğumuz doğanın evrensel kanunlarını bilmekten geçtiğini böylece daha iyi anlayabiliyoruz.
Merkezi sinir sistemi; beyin, beyincik ve omurilikten oluşan bir sistemdir. Tüm temel karar alma ve değerlendirmeler burada yapılır ve vücuda iletilir. Adı üstünde, burası sinir sisteminin merkezidir. Söz konusu merkezi sinir sistemi olduğunda, bilmeniz gereken çok önemli bir bilgi vardır. Beyninizde aslında iki patron oturmaktadır. İlk patron bu kitaba para verip alan, okuyan ve değerlendiren kişi, yani sizsiniz. Diğer patron ise siz bu kitabı rahat bir şekilde okurken, vücudunuzun içinde idare edilmesi gereken onlarca işi sessizce yöneten kişidir. Yani şöyle anlatalım. Diyelim ki karşınızda sizi heyecanlandıracak bir insan var ve onunla tokalaşmak istiyorsunuz. Elinizi o kişiye doğru hareket ettirmeniz istemli bir davranıştır ve ilk patron olarak sizin kontrolünüzdedir. Ama o kişi ile tokalaşma sürecinde gerçekleşen kalbinizin hızının artması, ellerinizin hafifçe titremesi, avuç içinizin terlemesi gibi birçok fizyolojik durum sizin kontrolünüzden bağımsız gerçekleşir. Merkezi sinir sisteminde isteğinizden bağımsız bir şekilde vücudunuzdaki olayların çok büyük bir kısmını düzenleyen sisteme otonom sinir sistemi denmektedir. Yani aynı beyni paylaştığınız diğer patron. Şimdi bu patron ile tanışmanız çok önemli. Çünkü otonom sinir sistemi dediğimiz bu patron oldukça mütevazıdır ve sadece işinde gücündedir. O kadar işinde gücündedir ki sıklıkla size kullandığınız beynin bir ortağı olduğunu unutturur.
3. Delalet/Dalalet
İkisi de birbirinden farklı anlamlara sahip.
“Delalet: Kılavuzluk, işaret”,
“Dalalet: Sapkınlık, doğru yoldan ayrılma” demek.
“Bu söz, Hamdi Bey’in öfkesini alt ettiğine delaletti.” cümlesinin anlamını zaten biliyordunuz ancak bir daha örneklendirelim dedik.
Yazarın bol örneklemeli kapitalizm ve emperyalizm eleştirileri çok çarpıcı ve güzel. Fakat emperyalizmin saldırgan, askeri vahşetini 1940'lara geldiğimizde neredeyse bitiriyor. ABD'nin Japonya'nın iki şehrine atom bombası atıp çoluk çocuk yüzbinlerce sivili öldürmesini mantıklı bir hesaba bağlayıp adeta aklıyor. S. 261. Dünya
Güzel ahlak şudur:
Doğru söz
Talepte bulunana ihsan
Nezaket
Sıla-i Rahim
Komşu hakkında utanmak
Arkadaş hakkına riayet
Misafire ikram
Ve hepsinin tacı haya.
Medine Müslümanlarından Sâlebe`nin mala, mülke karşı aşırı derece hırsı vardı. Zengin olmak istiyordu, hem de mutlaka zengin olmak! Hattâ benliğini saran bu şiddetli zengin olma arzusu, nihayet onu Resûlüllah`dan dua istemeye kadar sevketti. Bir gün huzur-ı Peygamberî`ye çıkarak:
- Yâ Resûlâllah, Allah`a dua et de zengin olayım, dedi. Allah`ın
Patlama bugün olmayacak. Daha çok erken… Belki de çok geç.
Öyle kesin hakikatler kuşanmış değilim kesinlikle.
Aklımdan temel nitelikte çarpıcı düşünceler geçmiyor.
Bununla birlikte, tüm soğukkanlılığımla, bazı şeylerin söylenmesinin iyi olacağını düşünüyorum.
Bu şeyleri söyleyeceğim, haykırmayacağım. Çünkü çok oldu haykırışlar yaşamımdan
Bugün sokakta küçük bir kız bir yerlerden düşmüş sanırım yüzü kan içindeydi tam ona doğru yönelirken annesi bir feryat koşup geldi küçük kızını öyle görünce bi feryat ağlamaya başladı çığlık attı peşine babaannesi sanırım balkondan kızı öyle görünce ağlayıp göğsüne vurmaya başladı ama küçük kız sadece ağlıyordu küçük bir baş kanamasıydı şuuru yerindeydi buna rağmen bu feryat.. Sonra aklıma Gazzeli anneler geldi elinde parçalanmış çocuklar bunun devamında her söz beydude.. 🇵🇸 🇵🇸 🇵🇸 🇵🇸 🇵🇸