Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Efsun Güneş

Efsun Güneş
@dorckinnon
26 okur puanı
Eylül 2021 tarihinde katıldı
Bedenimiz bahçemizdir, iradenizde bahçıvanı, ister ısırgan ekersin ister kekik, ister hıyar yetiştirir, kabak ekersin, bahçeni ya tek bir bitkiye ayırabilirsin ya da bir sürü çiçekle doldurabilirsin, yeter ki sen iste! Behçenin kısır kalması da elinde, verimli, bakımlı olması da. Bunların hepsini yapmak irademize bakar. Neyse ki duygularımız mantığımızlar dengelenmiş. Yoksa damarlarımızdaki şu azgınlık, içimizdeki şu şehvet düşkünlüğü bize ne oyunlar oynardı. İyi ki mantık denen bir şey var da, kuduran isteklerimizi, bedenimizin iğnelenmelerini, dizginsiz tutkularımızı bastırabiliyoruz.
Sayfa 26 - Karakter: IagoKitabı okudu
Reklam
O zaman anladım ki bedenimin, kendini kurtarmak için, en can alıcı saniyede ellerimin gücünü kesmek gibi bir yığın ufak hilesi var, oysa bütün karar bana ait olsa ölmem bir an meselesiydi.
Sayfa 167Kitabı okudu
Psikolojik sorunlar: Tutanacak bir dal değildir. Moda değildir. Trend değildir. Şöhretlerde görülen havalı şeyler değildir. Psikolojik sorunlara dair farkındalık geliştirmenin birer sonucu değildir. Hakkında konuşmak her zaman kolay değildir. Eskisi gibi değildir.
Sayfa 15

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bu seferki daha geniş kapsamlı bir soruydu: Çılgın bir dünyada çıldırmadan nasıl yaşarız?
Sayfa 9
Dünyada onca acının olduğunu bilmek, kendi acıma dair sağlıklı bir bakış açısı kazandırmadı. Yalnızca kendimi güçsüz hissetmeme neden oldu. Dünyada bu kadar çok görünür acı varken, görünmez acılarım yüzünden felce uğramış olmam zavallılıktı. Umutsuzluğum daha da arttı.
Sayfa 5
Reklam
Ama her şey çok zordu. Sabah ne yiyeceğimi seçmek bile beni ağlamanın eşiğine getirebiliyordu. Bunları daha önce de yaşamış olmanın bir önemi yoktu. Boğazınız sırf daha önce ağrıdığı için boğaz ağrınız azalmıyor.
Sayfa 4
Joshua Templeman'la bir mücadele içinde olmanın olayı şuydu: Asla gerçekten kazanamıyordum. Onunla ilgili aldatıcı olan da buydu. Kazandığımı düşündüğüm an, kazanamadığımı bana hatırlatan bir şeyler oluyordu. Lütfen bu ânın tadını çıkarmama izin ver. Joshua Templeman resmi olarak benim arkadaşım. Bu önce bir galibiyettisonra da sürekli bir mağlubiyet, mağlubiyet, mağlubiyet.
Sayfa 235Kitabı okudu
Admetus, Alkestis'i bir şekilde seviyor olmalıydı ama Vernon Rose'da hiç sevgi yoktu. Sadece nefret vardı. Onun yaptığı şey, psikolojik bir çocuk katiliydi ve Alicia bunu biliyordu. "Beni öldürdü," demişti. "Babam az önce beni öldürdü."
Sayfa 248Kitabı okudu
"Eh, müzmin bir ateist yetiştirmek istiyorsan," dedi McAllister, "ona katı bir din eğitimi ver. Her zaman işe yarar."
"Topla gül goncalarını toplayabilirken, Zaman alıp gidiyor: Aynı çiçek sana bugün gülümserken, Yarın solup gidiyor." Durdu. "Topla gül goncalarını toplayabilirken," diye tekrarladı Leating. Bu fikrin Latince karşılığı Carpe Diem'dir. Bunun ne anlama geldiğini bilen var mı?" "Carpe Diem," dedi Latince âlimi Meeks, "Anı yaşa."
Reklam
Birden göğsümdeki sızı o kadar şiddetlendi ki az kalsın iki büklüm olacaktım. Çünkü Malyen bana bunu göstermeye geliyordu. Çünkü yüzündeki o ifade - o içten, istekli, mutlu ifade - benim içindi. Çünkü güzel bir şey gördüğünde kapısını çalacağı ilk kişi hep ben olacaktım ve ben de aynını yapacaktım. İster azize, ister kraliçe, isterse de gelmiş geçmiş en güçlü Grisha olayım hep onun kapısını çalacaktım.
Sayfa 243Kitabı okudu
Aşk ve Yaşam adil olduğunda Kemanlarla dans zevklidir: Dans etmek ut ve neyle Narin ve narindir: Ama dans etmek havada asılı Cevval ayaklarla, zevksizdir!
Ve kan ağlayarak temizledi elini, Bıçağı tutan elini: Çünkü kan kanla temizlenir, Ve gözyaşı arındırabilir sadece: Ve Kabil'in kan lekesi İsa'nın kar beyaz mührü oluverdi.
Our boy's birthday is the same day as that on which Mr Morris died. We believe that our friend's spirit has passed into him. We called him Quincey
Sayfa 87 - Mk publications, b1 (stage 4)Kitabı okudu
"Onunla Hertfordshire'da ilk karşılaştığımız zaman güzel diye adının çıkmış olmasına hepimizin ne kadar şaşırdığını hatırlıyorum. Bunlar, bir akşam Netherfield'da yemek yedikten sonra hiç unutmam, siz 'O mu güzel! O güzelse annesi de afet sayılır' deniştiniz fakat öyle görülür ki sonradan ınu hoş bulmaya başladınız. Sanırım bir ara kendisini oldukça şirin bile buluyordunuz." Kendini daha fazla tutamayan Darcy, "Evet," diye cevap verdi, "ama bu onu işk tanıdığım zamanlardı. Şimdi ise, aylardır tanıdığım en güzel kadınlar arasında sayıyorum."
Sayfa 305 - Bayan Bingley ve Bay Darcy arasında geçen bir konuşmaKitabı okudu
Yoksa öfke, diye sordum kendime, bir şekilde gücün yardımcı peri dostu mu? Örneğin zenginler genelde öfkelidir çünkü yoksulların, servetlerini ele geçirmek istediklerini sanırlar. Profesörler, daha doğru bir ifadeyle ataerkiller kısmen bu yüzden öfkeli olabilir; ama kısmen bu yüzeyin biraz daha altında yatan bir sebepten öfkeliler. Belki "öfkeli" bile değillerdi; özel hayatlarındaki ilişkilerde gerçekten de çoğunlukla takdir dolu, sadık, ibretlik kişilerdi. Belki de profesör, kadınların yetersizliğini biraz fazlaca vurgularken aslında kadınların yetersizliğiyle değil de kendi üstünlüğüyle meşguldü. Nevri dönmüş halde, üstüne basa basa koruduğu şey buydu çünkü bu onun en nadide en kıymetli mücevheriydi.
Reklam
16. yüzyılda büyük bir yetenkle doğan herhangi bir kadın şüphesiz delirir, kendini vurur ya da ömrünü, kasabanin dılında ıssız bir kulübede kapanıp yarı cadı yarı büyücüye, korkulan, alay edilen birine dönüşmüş halde geçirirdi.
Kuvvetli, kararlı bir babamız olsun, bize neyi yapıp neyi yapmayacağımızı söylesin isteriz. Niye? Neyi yapıp neyi yapmayacağımıza, neyin ahlaklı ve doğru, neyin ise günah ve yanlış olduğuna karar vermek zor olduğu için mi? Yoksa suçlu ve günahkâr olmadığımızı işitmeye her zaman ihtiyaç duyduğumuz için mi? Bir baba ihtiyacı her zaman mı vardır, yoksa, kafamız karıştığı, dünyamız dağıldığı, ruhumuz daraldığı vakit mi isteriz babayı?
Sayfa 115Kitabı okudu
Yüce Akhilleus. Zeki Akhilleus, ışıl ışıl Akhilleus, tanrılara benzeyen Akhilleus... Övgü dolu sıfatlar nasıl da üst üste yığılıyor. Biz ondan bahsederken bu isimlerin hiçbirini kullanmazdık. "Kasap" derdik biz ona. Ayağıtez Akhilleus. Bu ilginç işte. Başka her şeyden öte, zekadan öte, yüzelikten öte, onu tanımlayan şey hızıydı. Bir hikaye var, bir keresinde Tanrı Apollon'u Troya'nın bütün ovaları boyunca kovalamış. Sonunda köşeye sıkışan Apollon güya, "Beni öldüremezsin, ölümsüzüm ben." demiş. "Ah, evet" diye cevap vermiş Akhilleus. "Ama ikimizde biliyoruz ki ölümlü olsaydın ölmüştün." Kimsenin son sözü söylemesine izin yoktu, tanrıların bile.
Priamos bir zamanlar olduğu genç savaşçıyı, Akhilleus asla olamayacağı yaşlı ve saygıdeğer kralı görüyordu.
Sayfa 263Kitabı okudu
"Gökyüzü kararır Mavi siyaha döner Yıldızlar yine de kafa tutar Parlar senin için."
Sayfa 268Kitabı okudu
"Olmak istediğim her şeyi olmam, yaşanak istediğim bütün hayatları yaşamam mümkün değil. İstediğim bütün yetenekleri geliştirmem mümkün değil. İstememin nedeni ne peki? Hayatımda, olası bütün zihinsel ve fiziksel deneyimlerin her bir rengini, tonunu ve her çeşidini yaşamak istiyorum." -Sylvia Plath
1. sayfadan önceKitabı okudu