"Ruhunu ve aklını onarmasını Rabb'inden dile."Rabb'im beni göz açıp kapayıncaya kadar nefsimle baş başa bırakma!" diye dua et. "Beni kendi zayıf duygu ve düşüncelerimle, bu dar bakış açımla baş başa bırakma Rabb'im!" diye Allah'a yalvar."
110: Ebû Mes'ûd Ukbe ibn Âmir el Ensârî el Bedrî (Allah ondan razı olsun) şöyle demiştir: Sadaka ayeti: "Bunun içindir ki, ey Peygamber! Bundan sonra artık onların mallarından zekat al ki; bununla onları günahlarından temizleyesin, onların sevaplarını artırıp, yüceltesin ve onlar için dua et; çünkü senin duan onlar için bir huzur vesilesi olacaktır; ve bütün bunların da üstünde bil ki; Allah her şeyin ve herkesin özünü bilen, mutlak bilgi sahibi olarak olup biten herşeyi işitmektedir." (9 tevbe 103) ayeti inince biz sırtımızda yük taşıyıp hamallık yaparak sadaka vermeye başladık. Bir kimse gelip çokca sadaka verdi. Münafıklar: Gösteriş için veriyor dediler. Bir başka kişi gelip bir ölçek hurma verdi. Yine münafıklar: Allah'ın bunun bir ölçek hurmasına ihtiyacı yoktur dediler. Bunun üzerine 9 tevbe 79 ayeti indi: "Bu münafıklar, Allah (c.c.) yolunda hem vermekle yükümlü olduğundan fazlasını veren zengin mü'minlere, hem de mevcut güçlerinin elverdiği mütevâzi şeylerin dışında verecek şeyler bulamayan, fakir mü'minlere dil uzatıp, onlarla alay eden kimselerdir. Allah onların bu alay ve küçümsemelerini, geri çevirecek ve maskaraya çevirecektir onları. Nitekim onlar için pek çetin bir azap vardır." (Buhârî, Zekat 10; Müslim, Zekat 72)
Ebû Hüreyre radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu rivayet eder:
"Bir kimsenin cemaatle kıldığı namaz, iş yerinde ve evinde kıldığı namazdan yirmi küsur derece daha sevaptır. Şöyle ki, bir kişi güzelce abdest alır ve namaz kılmak maksadıyla câmiye gelirse, yani oraya gelmesinin tek sebebi namaz kılmak ise; câmiye gelinceye kadar attığı her adım için bir derece yükseltilir ve bir günahı silinir. Câmiye girdiği zaman da, namazı beklediği sürece, tıpkı namaz kılıyormuş gibi sevap kazanır. Bir kimse namaz kıldığı yerden ayrılmadığı sürece melekler: 'Allahım! Ona merhamet et! Allahım! Onu bağışla! Allahım! Onun tövbesini kabul et!' diye dua ederler. Bulunduğu yerde kimseye eziyet etmediği ve abdes- tini bozmadığı sürece meleklerin bu duası devam eder."
Annem geldi ve hemen gitti.
- Bana dua et anne!
Hiç cevap vermedi. Sadece başını salladı.
- Hem de nasıl dua ediyorum, bilsen!
Demek istediğini anladım.
Bana söylemiyorlar ama, bakışlardan anlıyorum ki, bitkinim. Halimi hiç beğenmiyorlar.
Lütuf ya da yük değil artık
bir göğün bırakılması gibi
senin bırakılman.
Ve genişliği bozkırın
bozkırda eksik kalan yaratılma.
Dua et ve ağla şimdi
çünkü bana ulaşır ağlaman
ve acın.
Çünkü çok derin bir yerinde varlığımın
sana ait bir damar
büyümektedir.
Çünkü adı eski olandır
addır.
Konmuştur bir kez
varlıktır.
Ve son bir bakıştır
anlatacak olan.
Hiç olmamış
ve hayal sanılan
kanıtlanmıştır bir kez.
Geride sayılar...