Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Strabo’dan nakledildiğine göre, Antik Yunanda şiir, bize hayatı tanıtan, karakter, heyecan ve davranışlarımız hakkında ilk zevkli bilgileri veren bir felsefe başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Şiir, hem çocuklar için ilk ahlak dersi, hem yetişkinleri her çağda olumlu olarak etkileyen bir araçtı. Daha sonra felsefe ve tarih incelemeleri gelişmiş ve şiirin görevini üzerlerine almışlarsa da bu bilimler azınlığı ilgilendirmiş, büyük çoğunluğun eğitiminde en etkin araç gene şiir olmuştur.
Sayfa 42
Oyundaki kişiler ve sözler, tüm oyundan ve oyundaki işlevlerinden bağımsız olarak, ayrı ayrı değerlendirilmemeli, her sözün ve hareketin, tümün içinde taşıdığı anlama bakılmalıdır. Tek başına alındığında ahlaka aykırı gibi görünen bir söz veya davranış, bu sözü söyleyen veya davranışı yapan kişinin durumu dikkate alındığında yüksek bir iyiye hizmet edici ya da kötülükten koruyucu nitelikte olabilir.
Sayfa 44
Reklam
Tiyatro, seyirciyi bir yandan dinsel kökenli bir coşku sürecine sokarken, bir yandan onu, toplumun ahlak kuralları doğrultusunda eğitmiş, duyguların akıl ve sağduyu ile denetim altına alınmasına yardımcı olmuştur.
Sayfa 52
Roma döneminde tiyatro sanatı ile ilgili en önemli eser, Horatius’un Ars Poetika’sıdır. Ars Poetika'da, tiyatronun eğitici işlevi ve biçimsel düzeni hakkında açıklamalar yapılmıştır.
Sayfa 55
Antik Yunan’dan Roma’ya tiyatronun muhtevasının değişimi
Tiyatro genel ve ortak sorunlardan, insan yazgısının trajik anlamından uzaklaşmış, bireysel ve öznel olana yönelmiştir.
Sayfa 56
Ortaçağ eleştirmeni Donatus’a göre, Cicero, De Re Publika’da komedyayı şöyle betimlemiştir: “Komedya hayatın yansısı, adetlerin görünüşü, gerçeğin aynasıdır.” Cicero’nun bu tanımı kendinden sonra gelen kuramcılar tarafından benimsenmiş, komedyanın günümüze dek gelen en önemli tanımı olarak kalmıştır.
Sayfa 58
Reklam
Horatius’a göre
Sanat yapmayı amaçlayan kişi, en yüce olana yönelmelidir. Yükseklere tırmanamazsa yerin dibine düşer. Yazarlığın kuralı, usta olmayan kişinin yazarlığa özenmemesidir. Şairlik ciddi ve üstün bir iştir.
Sayfa 61
Şaka gibi.
Ortaçağda tiyatro düşüncesi, tiyatroyu suçlama biçiminde gelişir.
Sayfa 69
Biri de çıkıp demedi mi biz niye anamızın karnından günahkar çıktık...
Özgür yaratma ve özgün düşünme, Hıristiyanlığın yaşam anlayışına aykırıdır. Bu anlayışa göre insan kul olduğunu akıldan çıkarmamalıdır. Doğarken beraberinde getirdiği günâhlardan arınmak için tüm zamanını Tanrıya yakarmakla geçirmelidir. Bağışlanmayı hak etmek için yaşantısını Kilisenin buyruğuna göre düzenlemelidir.
Sayfa 70
Platon...abv
Kilisenin tiyatroya karşı tavrı tümden düşmancadır. Tertullian, Jerome, I. Gregory gibi Kilise Babaları, şiiri ve tiyatroyu toplum ahlakına aykırı bulduklarını ifade ederler ve savlarını Platon’dan aktardıkları sözlerle desteklerler. Tiyatro yasaklanmış olduğu halde, kaçamak olarak oynanan halk oyunlarına karşı üst üste yeni yasaklar, buyruklar yayınlanmıştır.
Sayfa 70
Reklam
Ortaçağ’dan sonra Rönesans Dönemi’ne sarılabilirim
XV. ve XVI. yüzyıllarda Avrupa’da çok canlı bir tiyatro hareketi görülür. Bu dönemde tiyatro, küçük esnafı da, varlıklı orta sınıfı da, soyluları da ilgilendirmektedir. Tiyatro, her sınıfın isteğine cevap verdiği için farklı sanat ölçülerinin başarılı bir sentezini yapmış, kendini canlı, hareketli, eğlenceli ve anlamlı bir sanat dalı olarak kabul ettirmiştir.
Sayfa 73
Harika!
Kilise Babaları, Hıristiyan öğretisini okuma yazma bilmeyen halka daha kolay öğretebilmek için, Kutsal Kitaptan aldıkları bölümleri oyunlaştırdılar. İsa’nın yaşantısıyla başlayıp Azizlerin öykülerine kadar uzanan bu kilise oyunları giderek büyüdü; kilisenin içinden avlusuna taştı, oradan da kent alanlarına yayıldı. Çok genişleyen ve uzun bir ön çalışma isteyen bu temsillerin yönetimi lonca esnafına devredildi. Artık kutsal öykülere halk anlatıları, gülünçlü bölümler ekleniyor, tiyatro kendi bağımsız varlığını oluşturuyordu. Bu bağımsızlık, din adamlarını tedirgin etti. Tiyatronun keyifli gelişimini kınayan bildiriler yayınladı. Fakat tiyatro, halkın sevgisi, yazarların desteği ile gelişimini sürdürdü, kendine yeni konular buldu, yeni biçimlemeler yarattı. XV. ve XVI. yüzyıllarda İspanya’da Lope de Vega gibi, İngiltere’de Christopher Marlowe, William Shakespeare gibi usta yazarlar yetiştirdi.
Sayfa 73
İtalya’da mimarlık ve plastik sanatların gelişimi, yeni teknik bulgular tiyatro yapılarını ve sahne tekniklerini etkilemiştir. İtalyan rönesans tiyatrosunun en belirgin özelliği, çarpıcı, şaşırtıcı sahne gösterileridir.
Sayfa 74
Düşünsene Shakespeare telaş etmiş, beğenilecek mi acaba diye...
İngiltere'de ve İspanya’da oyun yazarlığı şahlanır. Derme çatma fakat çoğunluğun rahatça gidip izleyebileceği gösterilerde dünya tiyatro tarihinin başyapıtları, büyüklüklerinden habersiz, seyircinin tutup tutmayacağı, gişe yapıp yapmayacağı endişeleri içinde sergilenir.
Sayfa 74
her çağda var bu insan müsveddelerinden
İngiltere’de Rahip T. Wilcocke, 1577’de verdiği bir vaazda, kalabalıkların doldurduğu tiyatroların Londra’nın budalalık ve savurganlık anıtı olduğunu ileri sürüyor, veba salgını dolayısı ile tiyatroların kapatılmasına değinerek, bu önlemin hastalığı ancak geçici olarak önleyebileceğini, hastalık nedenini ortadan kaldıramayacağını, çünkü asıl nedenin insanların günahı olduğunu ve bu günâha oyuncuların yol açtığını, dolayısıyla veba hastalığına tiyatronun neden olduğunu söylüyordu.
Sayfa 77
199 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.