Vahşi Kadın arketipi aynı uygunlukta olan başka terimlerle de ifade edilebilir. Bu güçlü psikolojik doğaya içgüdüsel doğa diyebilirsiniz, ama Vahşi Kadın bunun arkasında yatan kuvvettir. Buna doğal ruh da diyebilirsiniz, fakat bunun ardında da Vahşi Kadın arketipi yatar. Bunun, kadınların doğuştan gelen, en temel doğası olduğunu da söyleyebilirsiniz. Kadınların özgün, özlerinde var olan doğası diyebilirsiniz. Şiir sanatında ona “Öteki” ya da “evrenin yedi okyanusu” veya “uzak orman” ya da “Dost” adı verilebilir. Farklı psikoloji ekolleri ve farklı bakış açılan tarafından id, benlik, içsel doğa olarak da adlandmlabi-lir. Biyolojide ise buna tipik ya da temel doğa denir. Ama örtük, önbilisel ve bedenin içinden gelen bir şey olduğundan, cantadordlaı arasında ona bilge ya da akıllı doğa denir. Bazen “zamanın sonunda yaşayan kadın” ya da “dünyanın ucunda yaşayan kadın” olarak tanımlandığı da olur. Ve bu criatura her zaman bir yaratıcı-ca-dı, ölüm tanrıçası, ahlâki çöküntü yaşayan bir bakire ya da daha başka kişileştirmelerden biridir. O, yollarım kaybeden, bir bilgiye ihtiyaç duyan, çözülecek bir sırrı olan, ormanda ya da çölde gezinip araştırma yaparken yoldan çıkan herkes için hem arkadaş hem de annedir.
Ayrıntı Yayınları
Marie-Antoinette hiçbir zaman bir Elizabeth, bir Yekaterina, bir Maria Theresia olma hayali kurmamıştır. Bunun için ruhunun enerjisi pek az, zihninin açılımı pek dar, doğası pek tembeldir. Arzuları, vasat karakterlerde hep öyle olduğu üzere, kendi şahsından öteye pek uzanmaz; bu genç kadının kafasında dünyanın harcına katmak isteyeceği siyasi düşünceler yoktur, başkalarını boyunduruk altına almak ya da aşağılamak yolunda hiçbir eğilimi yoktur; yalnızca, içinde gençliğinden beri hep, inatçı ve çoğu zaman da çocuksu bir bağımsızlık içgüdüsü olmuştur, hükmetmek değildir istediği; fakat kimsenin kendisini hükmü ya da etkisi altında tutmasını da istemez.
Reklam
felsefeye dışarıdan sunulan her türlü yardım doğası gereği kuşkuyla karşılanmalıdır. Felsefenin peşinde ol­duğu şey mahiyetçe o kadar yüce, o kadar ulu bir şeydir ki hamuru kötülükle yoğrulmuş bu dünyanın etkinlikle­riyle samimi bir ittifaka giremez.
Plotinos için içinde yaşadığımız Dünya,
Mümkün olan tek ve en iyi dünyadır; ama bundan onun mükemmel bir dün­ya olduğu sonucu çıkmaz; o, yalnızca duyusal maddeden meydana getirilebi­lecek en iyi dünyadır; buna karşılık asıl anlamında, gerçek anlamda mükem­mel dünya, onun üzerinde yer alan akılsal, entelektüel dünyadır. Plotinos duyusal dünyanın doğası itibariyle kötü olduğunu ileri süren Gnostiklere karşı çıkar, ama ona fazla ilgi göstermez. Plotinos duyusal dün­yayı küçümser, ama onu yok etmeye çalışmaz. Kısaca o, kendi döneminde Hıristiyanlığın bazı temsilcilerinin savunduğu yönde bir çileci değildir. Sözle­rinde zaman zaman duyusal dünyayı, bedeni, bedensel hazları tümüyle redde­dici bazı ifadelerle karşılaştığımız doğru olmakla birlikte, bunlar onun meta­fiziğinin, psikolojisinin mantıksal sonuçları değildir. Plotinosçu metafizik, insandan duyusal, maddi iyileri, erdemleri (örneğin hazzı, sağlığı, hayatın kendisini) tümüyle yok etme­sini değil, onları kendi düzeyleri ve ölçüleri içinde tutmasını, ancak onların kendilerinde kalmayıp üzerlerine yükselmesini ister.
Sayfa 240 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okudu
Ne kadar yalnızız!
N; Samanyolu Galaksisindeki yıldızların sayısı, fp; gezegen sistemleri bulunan yıldızların oranı, ne; belirli bir sistemde çevresel koşullar açısından yaşanmaya elverişli gezegenlerin sayısı, fl; hayatın başladığı ve yaşanmaya elverişli gezegenlerin oranı, fi; akıllı canlılara ait hayat şekillerinin geliştiği gezegenler, fc; haberleşebilecek
Kaos teorisi bize, bir şeyin, katı kurallara uysa bile, yine de tahmin edilemez olabileceğini söyler. Kuantum teorisi ise bize evrenin, en küçük seviyelerinin derinliklerinde doğası gereği tahmin edilemez olduğunu söyler. Belirsizlik yalnızca insan cehaletinin bir işareti değil, dünyanın ta kendisidir.
Reklam
853 öğeden 841 ile 850 arasındakiler gösteriliyor.