Ne kadar yalnızız!
N; Samanyolu Galaksisindeki yıldızların sayısı, fp; gezegen sistemleri bulunan yıldızların oranı, ne; belirli bir sistemde çevresel koşullar açısından yaşanmaya elverişli gezegenlerin sayısı, fl; hayatın başladığı ve yaşanmaya elverişli gezegenlerin oranı, fi; akıllı canlılara ait hayat şekillerinin geliştiği gezegenler, fc; haberleşebilecek
144 syf.
·
Not rated
Hayy bin Yaqdhan, elli yaşına gelip başka bir insanla temasa geçen bir adamın hikayesidir. Ancak izolasyonuna rağmen, sezgileri ve doğuştan gelen zekası onun önce kendisi hakkında bilgi sahibi olmasını, sonra hayvanlar alemini, sonra maddi dünyayı, sonra evrenin hareketlerini ve doğasını, sonra da Tanrı'nın varlığını öğrenmesini sağlar.
Hayy Bin Yakzan
Hayy Bin Yakzanİbn Tufeyl · Etkileşim Yayınları · 20061,620 okunma
Reklam
Plotinos için içinde yaşadığımız Dünya,
Mümkün olan tek ve en iyi dünyadır; ama bundan onun mükemmel bir dün­ya olduğu sonucu çıkmaz; o, yalnızca duyusal maddeden meydana getirilebi­lecek en iyi dünyadır; buna karşılık asıl anlamında, gerçek anlamda mükem­mel dünya, onun üzerinde yer alan akılsal, entelektüel dünyadır. Plotinos duyusal dünyanın doğası itibariyle kötü olduğunu ileri süren Gnostiklere karşı çıkar, ama ona fazla ilgi göstermez. Plotinos duyusal dün­yayı küçümser, ama onu yok etmeye çalışmaz. Kısaca o, kendi döneminde Hıristiyanlığın bazı temsilcilerinin savunduğu yönde bir çileci değildir. Sözle­rinde zaman zaman duyusal dünyayı, bedeni, bedensel hazları tümüyle redde­dici bazı ifadelerle karşılaştığımız doğru olmakla birlikte, bunlar onun meta­fiziğinin, psikolojisinin mantıksal sonuçları değildir. Plotinosçu metafizik, insandan duyusal, maddi iyileri, erdemleri (örneğin hazzı, sağlığı, hayatın kendisini) tümüyle yok etme­sini değil, onları kendi düzeyleri ve ölçüleri içinde tutmasını, ancak onların kendilerinde kalmayıp üzerlerine yükselmesini ister.
Sayfa 240 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
felsefeye dışarıdan sunulan her türlü yardım doğası gereği kuşkuyla karşılanmalıdır. Felsefenin peşinde ol­duğu şey mahiyetçe o kadar yüce, o kadar ulu bir şeydir ki hamuru kötülükle yoğrulmuş bu dünyanın etkinlikle­riyle samimi bir ittifaka giremez.
Marie-Antoinette hiçbir zaman bir Elizabeth, bir Yekaterina, bir Maria Theresia olma hayali kurmamıştır. Bunun için ruhunun enerjisi pek az, zihninin açılımı pek dar, doğası pek tembeldir. Arzuları, vasat karakterlerde hep öyle olduğu üzere, kendi şahsından öteye pek uzanmaz; bu genç kadının kafasında dünyanın harcına katmak isteyeceği siyasi düşünceler yoktur, başkalarını boyunduruk altına almak ya da aşağılamak yolunda hiçbir eğilimi yoktur; yalnızca, içinde gençliğinden beri hep, inatçı ve çoğu zaman da çocuksu bir bağımsızlık içgüdüsü olmuştur, hükmetmek değildir istediği; fakat kimsenin kendisini hükmü ya da etkisi altında tutmasını da istemez.
Vahşi Kadın arketipi aynı uygunlukta olan başka terimlerle de ifade edilebilir. Bu güçlü psikolojik doğaya içgüdüsel doğa diyebilirsiniz, ama Vahşi Kadın bunun arkasında yatan kuvvettir. Buna doğal ruh da diyebilirsiniz, fakat bunun ardında da Vahşi Kadın arketipi yatar. Bunun, kadınların doğuştan gelen, en temel doğası olduğunu da söyleyebilirsiniz. Kadınların özgün, özlerinde var olan doğası diyebilirsiniz. Şiir sanatında ona “Öteki” ya da “evrenin yedi okyanusu” veya “uzak orman” ya da “Dost” adı verilebilir. Farklı psikoloji ekolleri ve farklı bakış açılan tarafından id, benlik, içsel doğa olarak da adlandmlabi-lir. Biyolojide ise buna tipik ya da temel doğa denir. Ama örtük, önbilisel ve bedenin içinden gelen bir şey olduğundan, cantadordlaı arasında ona bilge ya da akıllı doğa denir. Bazen “zamanın sonunda yaşayan kadın” ya da “dünyanın ucunda yaşayan kadın” olarak tanımlandığı da olur. Ve bu criatura her zaman bir yaratıcı-ca-dı, ölüm tanrıçası, ahlâki çöküntü yaşayan bir bakire ya da daha başka kişileştirmelerden biridir. O, yollarım kaybeden, bir bilgiye ihtiyaç duyan, çözülecek bir sırrı olan, ormanda ya da çölde gezinip araştırma yaparken yoldan çıkan herkes için hem arkadaş hem de annedir.
Ayrıntı Yayınları
Reklam
Bilinçdışı asıl ruhani yerimizdir.Bilinçdışının doğası en az dış dünyanın gerçeği kadar bilinmezdir.Duyu organlarımız aracılığıyla dış dünyadan aldığımız veriler nasıl hatalıysa bilincimizin bilinçdışına dair ilettiği veriler de o kadar hatalıdır
...Onun için her zaman dönüş de, gidiş yolculuğu kadar önemli olacaktı. Onun için gitmek yeterli değildi, işin yarısıydı yalnızca; dönmeliydi o. Böyle bir eğilimde, anlaşılabilir olanın uç noktalarında atılacağı dev araştırmanın doğası, belki de şimdiden hissediliyordu. Eğer dönüşün olanaklı olduğuna, kendisi dönmese bile yolculuğun doğasının dünyanın çevresini dolaşmak gibi bir dönüşü içerdiğine derin bir inancı olmasaydı, o yıllar sürecek serüvene büyük olasılıkla atılmazdı. Bir ırmakta iki kez yıkanamazsın, yeniden eve dönmek de olanak dışıdır. Bunu biliyordu; aslında bu, dünyaya temel bakışıydı. Ama o, bu gerçekçilik kabulünden dev kuramını geliştirmişti; buna göre en çok değişebilen şey, en derin sonsuzluktu, ırmakla olan ilişkiniz ve ırmağın kendisiyle ve sizle olan ilişkisi de salt bir kimlik yokluğundan hem çok daha karmaşık hem de daha güven verici bir şeydi. Genel Zaman Kuramı eve dönmenin mümkün olduğunu söylüyordu, yeter ki evin şu ana dek hiç bulunmadığınız bir yer olduğunu anlayın.
112 syf.
7/10 puan verdi
İstanbul'lu bir düşünürden ussal ve imgesel bir dünyanın tasarımı
"Her şey, her şeyin içindedir." Erken yaşta Atina'da Platon'un pelerinini almaya layık gösterilen Proklus, Yeni Platonculuğun iki kolundan birini temsil eder. İlk kolda Plotinos matematikte, ikinci kolda Proklus mantıkta varlık gösterirler. Proklus, Platon'un aşkın ideaları ile Aristoteles'in tözlerini iç içe geçirmeyi hedeflemiştir. İslam felsefesini derinden etkileyen bu filozof, Platon Akademisi'nin başına geçmiş ve kısa süreliğine Konstantinopolis'in belediye başkanlığı görevinde de bulunmuştur. Varlık, zihin, nedenler öğretisi, ruh, bilginin doğası, zaman, sonsuzluk ve daha pek çok kavramı sorgulayarak kurduğu sistemle modern çağın meşhur filozofu Hegel'in bile ilgisini çekmeyi başarmıştır. *Arka kapak yazısıdır. Kitabı tanıtmak amacıyla inceleme niteliğinde paylaşılmıştır.
Zekanın Verdiği Mutluluğu Ancak Zeka Sahibi Ruhlar Yaşayabilir - Proklus
Zekanın Verdiği Mutluluğu Ancak Zeka Sahibi Ruhlar Yaşayabilir - ProklusKaan Demirdöven · Destek Yayınları · 2020275 okunma
“Dünyanın sınırında var olmak, gerçekliği kimsenin elde edemeyeceği bir noktadan ele almak demektir.”
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.