Hayy bin Yaqdhan, elli yaşına gelip başka bir insanla temasa geçen bir adamın hikayesidir. Ancak izolasyonuna rağmen, sezgileri ve doğuştan gelen zekası onun önce kendisi hakkında bilgi sahibi olmasını, sonra hayvanlar alemini, sonra maddi dünyayı, sonra evrenin hareketlerini ve doğasını, sonra da Tanrı'nın varlığını öğrenmesini sağlar.
Mümkün olan tek ve en iyi dünyadır; ama bundan onun mükemmel bir dünya olduğu sonucu çıkmaz; o, yalnızca duyusal maddeden meydana getirilebilecek en iyi dünyadır; buna karşılık asıl anlamında, gerçek anlamda mükemmel dünya, onun üzerinde yer alan akılsal, entelektüel dünyadır.
Plotinos duyusal dünyanın doğası itibariyle kötü olduğunu ileri süren Gnostiklere karşı çıkar, ama ona fazla ilgi göstermez. Plotinos duyusal dünyayı küçümser, ama onu yok etmeye çalışmaz.
Kısaca o, kendi döneminde Hıristiyanlığın bazı temsilcilerinin savunduğu yönde bir çileci değildir.
Sözlerinde zaman zaman duyusal dünyayı, bedeni, bedensel hazları tümüyle reddedici bazı ifadelerle karşılaştığımız doğru olmakla birlikte, bunlar onun metafiziğinin, psikolojisinin mantıksal sonuçları değildir.
Plotinosçu metafizik, insandan duyusal, maddi iyileri, erdemleri (örneğin hazzı, sağlığı, hayatın kendisini) tümüyle yok etmesini değil, onları kendi düzeyleri ve ölçüleri içinde tutmasını, ancak onların kendilerinde kalmayıp üzerlerine yükselmesini ister.
Sayfa 240 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okudu
felsefeye dışarıdan sunulan her türlü yardım doğası gereği kuşkuyla karşılanmalıdır. Felsefenin peşinde olduğu şey mahiyetçe o kadar yüce, o kadar ulu bir şeydir ki hamuru kötülükle yoğrulmuş bu dünyanın etkinlikleriyle samimi bir ittifaka giremez.
Marie-Antoinette hiçbir zaman bir Elizabeth, bir Yekaterina, bir Maria Theresia olma hayali kurmamıştır. Bunun için ruhunun enerjisi pek az, zihninin açılımı pek dar, doğası pek tembeldir. Arzuları, vasat karakterlerde hep öyle olduğu üzere, kendi şahsından öteye pek uzanmaz; bu genç kadının kafasında dünyanın harcına katmak isteyeceği siyasi düşünceler yoktur, başkalarını boyunduruk altına almak ya da aşağılamak yolunda hiçbir eğilimi yoktur; yalnızca, içinde gençliğinden beri hep, inatçı ve çoğu zaman da çocuksu bir bağımsızlık içgüdüsü olmuştur, hükmetmek değildir istediği; fakat kimsenin kendisini hükmü ya da etkisi altında tutmasını da istemez.
Vahşi Kadın arketipi aynı uygunlukta olan başka terimlerle de ifade edilebilir. Bu güçlü psikolojik doğaya içgüdüsel doğa diyebilirsiniz, ama Vahşi Kadın bunun arkasında yatan kuvvettir. Buna doğal ruh da diyebilirsiniz, fakat bunun ardında da Vahşi Kadın arketipi yatar. Bunun, kadınların doğuştan gelen, en temel doğası olduğunu da söyleyebilirsiniz. Kadınların özgün, özlerinde var olan doğası diyebilirsiniz. Şiir sanatında ona “Öteki” ya da “evrenin yedi okyanusu” veya “uzak orman” ya da “Dost” adı verilebilir. Farklı psikoloji ekolleri ve farklı bakış açılan tarafından id, benlik, içsel doğa olarak da adlandmlabi-lir. Biyolojide ise buna tipik ya da temel doğa denir.
Ama örtük, önbilisel ve bedenin içinden gelen bir şey olduğundan, cantadordlaı arasında ona bilge ya da akıllı doğa denir. Bazen “zamanın sonunda yaşayan kadın” ya da “dünyanın ucunda yaşayan kadın” olarak tanımlandığı da olur. Ve bu criatura her zaman bir yaratıcı-ca-dı, ölüm tanrıçası, ahlâki çöküntü yaşayan bir bakire ya da daha başka kişileştirmelerden biridir. O, yollarım kaybeden, bir bilgiye ihtiyaç duyan, çözülecek bir sırrı olan, ormanda ya da çölde gezinip araştırma yaparken yoldan çıkan herkes için hem arkadaş hem de annedir.
Bilinçdışı asıl ruhani yerimizdir.Bilinçdışının doğası en az dış dünyanın gerçeği kadar bilinmezdir.Duyu organlarımız aracılığıyla dış dünyadan aldığımız veriler nasıl hatalıysa bilincimizin bilinçdışına dair ilettiği veriler de o kadar hatalıdır