Hafızanın, fantazinin ve düşlerin homojen bir bütünde karıştığı bir film varsa, o da Tarkovsky'nin Ayna (Mirror) filmidir. Elbette film, yazar-karakterin yarı düş kurar, yarı ayık durumdaki çocukluk travmalarını, gizemli hafıza parçalarını ve zihninde saklanan güçlü anımsama anlarını çağrıştıran kabul edilmiş otobiyografik esinlerle
Dil ve Üslup Dil, Atsız'ın dilidir. Açık, duru, anlaşılır ve akıcı. Su gibi akar cümleler. Hiçbir cümle, hiçbir paragraf, anlaşılmazlığından ötürü sizi durdurmaz. Eğer duruyorsanız ve bir cümleyi, bir paragrafı yeniden okuyorsanız bu anlamadığınızdan değildir. Tam tersine çok iyi anladığınızdandır. Cümleler sizi can evinizden vurmuştur. Bir
Reklam
Deli Kurt'ta Dil ve Üslup: Atsız'ın diğer tarihî romanlarında olduğu gibi bu romanda da dil son derece sade, üslup çok akıcıdır. Eserde kısa cümlelerle çok açık ve anlaşılır bir tahkiye üslubu kullanılmıştır. Tabii olarak diyaloglara da sık başvurulmuştur. Diyaloglar uzatılmaz, kısa konuşmalarla devam eder. Tasvir ve tahliller çok
❝ Hayal gücü bizleri çoğu zaman bilinmedik diyarlara götürür ve o olmadan hiçbir yere ulaşamayız. Kuşku da bize, düş ürünüyle gerçek arasındaki farkı bulmamızı ve varsayımlarımızı sınamamızı sağlayan yolu açar. Kozmos'un zenginlikleri sınırsızdır. ❞
Dil ve Üslup Dil, Atsız'ın dilidir. Açık, duru, anlaşılır ve akıcı. Su gibi akar cümleler. Hiçbir cümle, hiçbir paragraf, anlaşılmazlığından ötürü sizi durdurmaz. Eğer duruyorsanız ve bir cümleyi, bir paragrafı yeniden okuyorsanız bu anlamadığınızdan değildir. Tam tersine çok iyi anladığınızdandır. Cümleler sizi can evinizden vurmuştur. Bir
Genç İttihatçıları önemli görevlere getirdim. Gençliğe güveniyordum ki bu gençlerin çoğu Turancıydı. Düş peşinde koşuyorlardı. Bunu benimsemesem de pek önemsemiyordum. Türk'ün yücelmesini istemek yanlış değildi. Ancak ben hâlâ İslam Birliği'nden yanaydım. Trablus'ta yaşadıklarım bunun örneğiydi.
Reklam
Verme unsurunun dışında, sevmenin etken özü, sevginin her türü için geçerli olan belli temel unsur- larla da ortaya çıkar. Bunlar, ilgi, sorumluluk, saygı ve bilgidir. Sevginin içerdiği ilgi, en açık biçimiyle annenin çocuğa gösterdiği sevgide görülebilir. Eğer bir anne- nin, çocuğuna az ilgi gösterdiğini, onu beslemeyi, yı- kamayı, rahat
Ama yardım gelmeden önce, yavaşça, başlangıçta fark edilmez bir şekilde, Phaedrus'un tüm bilinci ayrılmaya başlar... erimek ve sönmek üzere. Ve giderek, artık ne olacağını merak etmez. Ne olacağını bilmektedir; ve ailesi için, kendisi için ve dünya için gözyaşları döker. Eski bir Hıristiyan ilahisinden bir parça gelir ve takılır kalır. "Bu ıssız vadiyi aşmalısın." Bu onu ileriye götürmektedir. "Tek başına aşmalısın onu." Montana'ya ait bir westem ilahisi gibidir. "Başka kimse senin için aşamaz onu" der ilahi. Sanki bunun ötesinde bir şeyler söylüyor gibidir. "Tek başına aşmalısın onu." Issız bir vadiyi aşar, mitosun dışına, sanki bir düşten uyanır gibi çıkar; tüm bilincinin, mitosun bir düş ve başkasının değil kendinin düşü, artık kendinin çabasıyla ayakta duracak bir düş olduğunu görür. Sonra "O" bile yok olur ve yalnızca içinde kendisiyle, kendi düşü kalır. Ve uğruna o kıyasıya dövüştüğü, kendini feda ettiği, asla ihanet etmediği, ama hiçbir zaman bir kez olsun anlaşılmamış Nitelik, arerê, bu kez kendini ona açıkça gösterir ve ruhu huzura kavuşur.
"Rüya "sözcüğü sözlükte " görmek "anlamındaki rü 'yet kökünden türer. Düş sözcüğü ise öz Türkçe bir kelime olup kaşgarlı Mahmud'un yazdığı Divanı Lügati't-Türk'te" tüş" Olarak geçmektedir. Öğle uykusu anlamından zaman içerisinde "rüya " sözcüğüne evrilmiştir. Kötü rüyalara "hülüm " Çoğuluna ise "ahlam " denilmiştir. Buhârî ve diğer hadiselerde, kaynaklarda "Rüya Allah'tan, hülüm ise şeytandandır, " demiştir.
Sayfa 125Kitabı okudu
Bu gerçeğin bir örneğini Schopenhauer'un dünyasından verelim: '' Doğuştan getirdiğimiz bir kusur var: Hepimiz mutlu olmak için dünyaya geldiğimize inanıyoruz. Bu kusurumuzu giderme­dikçe, dünya gözümüze çelişkilerle dolu bir yer gibi görünecektir. Çünkü her adımımızda, ister büyük ister küçük bir şey yapmış olalım, dünyanın ve insan hayatının, insanların mutlu bir ya­şam sürdürmelerine olanak verecek biçimde tasarlanmadığını anlayacağız... İşte bu yüzden neredeyse bütün yaşlıların yüzlerin­ de aynı ifadeyi, yani düş kırıklığını görmek mümkündür" (Alain de Botton, Felsefenin Tesellisi).
Sayfa 307Kitabı okudu
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.