Block (şövalye) kiliseden içeri girer, ve rahiple konuşmaya başlar. Konuştuğu kişinin rahip değil yüzleştiği ve meydan okuyarak satranç oynamaya davet ettiği ölüm olduğunu konuşmanın sonunda fark eder. Antonius Block - İnsanlara karşı duyarsızlığımla kendimi çevremden soyutladım. Şimdi bir hayaletler dünyasındayım, hayallerin ve rüyaların tutsağıyım. İnsanın duygularıyla tanrıyı kavrayabilmesi o kadar imkansız mı? O neden yarım vaatlerin ve görünmeyen mucizelerin altına saklansın ki? Kendimize inancımız yoksa bir başkasına nasıl inanç duyabiliriz? Benim gibi inanmak isteyen ama yapamayanlara ne olacak? İnanmayan, inanamayanlar? İçimdeki tanrıyı neden öldüremiyorum? Onu kalbimden atmak istememe rağmen neden alçaltıcı ve acı verici şekilde içimde yaşamaya devam ediyor? Neden şaşırtıcı ve dogma gerçeklikten kurtulamıyorum? Ben bilgi istiyorum. İnanç ya da varsayım değil, bilgi. Tanrının elini uzatıp kendini göstermesini, benimle konuşmasını istiyorum. Ama o suskun. Karanlıkta ona sesleniyorum, ama sanki hiç kimse yok. Rahip - Belki de hiç kimse yoktur. Antonius Block - O halde yaşam korkunç bir şey. Her şeyin bir hiç olduğunu bilen biri ölüm karşısında yaşayamaz. - Çoğu insan ne ölümü ne de yaşamı düşünür. Rahip - Ama bir gün hayatın son anlarında karanlıkla yüzleşmeleri gerekecek. Rahip - O gün... Antonius Block - Korkumuzda bir imge yaratır ve sonra da o imgeye tanrı adını veririz. Ingmar Bergman, Yedinci Mühür - 1957
Ölenle Ölmeyelim De Yaşam Nerede? | @huseyinhakan
Son günlerde vicdanı da gündemi de hayli meşgul eden acı görüntüler üzerinde, belki de bizzat olayın kendisi üzerinde alelacele bir şeyler söylemek pek dedoğru durmuyor. Kendimizle, algımızla ve en çok da kontrolü iyiden iyiye kaçırmış olmamızla alakalı sıkıntılar yaşıyoruz. Daha doğrusu bu tarz bir hakikat karşısında, durumu ne tür bir zemin
Reklam
Ölenle Ölmeyelim De Yaşam Nerede?
Son günlerde vicdanı da gündemi de hayli meşgul eden acı görüntüler üzerinde, belki de bizzat olayın kendisi üzerinde alelacele bir şeyler söylemek pek de doğru durmuyor. Kendimizle, algımızla ve en çok da kontrolü iyiden iyiye kaçırmış olmamızla alakalı sıkıntılar yaşıyoruz. Daha doğrusu bu tarz bir hakikat karşısında, durumu ne tür bir zemin
Teoman Duralı
"Hani Peygamberimizin bir lafı vardır: "Utanmadıktan sonra ne yaparsan yap" diye. Yani dili de önemsemedikten sonra artık milliyetten söz etmenin bir manası kalmıyor. O kadar yaygınlaştı ki bugün ülkemizde olan dile olan saygısızlığımız, duyarsızlığımız; en bariz görünümü dilin başat kılınması gereken yüksek öğrenimin sömürge dillerinde bahusus İngilizce yürütülmesi saçmalığı, hatta bana (kalırsa) sapıklığıdır." youtube.com/watch?v=H-L6OAT... (38.10-38.58)
Hayat tecrübesi hiçbir şey öğretmez, Aynen tarihin hiçbir şey öğretmediği gibi. Gerçek tecrübe gerçeklikle temasımız ı kısıtlamaya ve bu temasa ilişkin analizimizi arttırmaya dayanır. Böylece duyarlılığımız kendisini genişletir ve derinleştirir, Çünkü her şey içimizde yer alır; Yapmamız gereken tek şey onu aramak ve nasıl arayacağını bilmektir.
Sayfa 248Kitabı okudu
Hayal gücümüz, estetik duyarlılığımız ve toplumsal heveslerimiz bütünüyle ekonomik değer üretiminin emrine veriliyor. Şairler reklam metni yazıyor, yazarlar politik slogan üretiyor. Aç gözlülük ve kâr tutkusu, bir ekonomik faşizme dönüşüyor..
Sayfa 225Kitabı okudu
Reklam
832 öğeden 821 ile 830 arasındakiler gösteriliyor.