Yetişkin bir erkek gibi ağlıyordu, bir oğlan çocuğu gibi değil, istediğini elde edememiş ya da hayal kırıklığına uğramış gibi değil, hayat acıymış gibi. Sanki yaraları iyileştirilemezmiş gibi.
Yaralarını onun için iyileştirmek istedim.
Ah, beni nasıl da güldürürdü. Ve düşünmeye zorlardı, hem de hiç kafamı yormak istemediğim ya da dikkat kesilemeyecek kadar tembel olduğum zamanlarda bile.
Gat onun üzerine kanamama, kanamama, kanamama izin vermişti. Asla dert etmemişti. Neden kanadığımı merak etmiş, yaramı iyileştirmek için ne yapabileceğini sormuştu.
Artık asla çikolata yiyemeyecekti.
Onu seviyordum. Onu seviyorum. Elimden geldiğince.
Asla bitiremeyeceği battaniyeyi sırılsıklam ettim, dikiş makinesinin metal parçalarını paslandırdım. O anda, bir iki saat boyunca tamamen yasın saf sıvı halinden ibarettim. Büyükannem, büyükannem...