“Do you still miss Gran?” I ask him as we head toward New Clairmont. “Because I miss her. We never talk about her.”
“A part of me died,” he says. “And it was the best part.”
“dün sana sarılamadım,” diye fısıldadı. “bir ben sarılamadım.”
ona dokunmak hem alışıldık hem alışılmadık.
bu anı daha önce de yaşamıştık.
ayrıca bu anı daha önce hiç yaşamamıştık.
kaderden falan bahsetmiyorum. alın yazısına, ruh eşlerine ya da doğaüstüne inanmam. sadece birbirimizi anladığımızı söylemeye çalışıyorum. her anlamda.
“Sanat uzmanı kız bizi antikacılara götürdü ve müzayede evlerini
gezdirdi,” dedi. “Dört dil biliyordu. Ama hiç tahmin edemezdin.
Minnacık bir çekik gözlüydü.”
“Çekik gözlü demesene. Ayıp.”