Bir partiden ya da bir dinden ayrılmak isteyen, şimdi onu çürütmesi gerektiğini düşünür. Oysa çok fazla kibirli bir düşüncedir bu. Gerekli olan yalnızca, şimdiye dek hangi perçinleri onu bu partiye ya da dine bağladıklarını ve şimdi artık bunu yapmadıklarını, hangi niyetlerin onu buraya sürüklediklerini ve şimdi başka yöne sürüklediklerini açıkça görmesidir. O partinin ya da dinin yanına b i l g i y e d a y a l ı k e s i n g e r e k ç e l e r l e geçmiş değilizdir: ondan ayrıldığımızda da böyleymiş gibi y a p m a m a l ı y ı z .
Sayfa 53
Çiçeklere, otlara ve kele beklere yakın da olabilmeli, onlardan fazla yukarıda dur mayan bir çocuk gibi. Gelgelelim, biz büyükler onların çok fazla üstüne çıktık ve onların düzeyine inmemiz gerekir; diyorum ki, onlara sevgimizi dile getirdiğimizde n e f r e t ediyor otlar bizden. - İyi olan h e r ş e y d e n pay almak isteyen, her an küçük olmayı da bilmeli.
Sayfa 40
Reklam
Cüce İrdas, bir ara milletvekilliği de yapmış bulunan, gazeteci ve romancı Sadri Etem Ertem'dir. Nergishan Tekin, Nihal Atsız kitabında, romandaki kahramanlarla gerçek hayattaki karşılıklarının listesini verir (Tekin 2015: 245). Listede hem İrdas'ın hem de iduskam'ın Sadri Maksudi Arsal olarak gösterilmesi doğru değildir.. Atsız'ın daha 1932 yılında kalem kavgasına giriştiği bir isimdir. 15 Ağustos 1932 tarihli Atsız Mecmua'da (16. sayı) “Sadri Etem Bey'e Cevap” başlıklı yazısının sonlarında Atsız, “İstiklâl mahkemesinde bir kadın gibi ağlamadınız mı?” diye sorar (s. 88). Cüce İrdas da kral tarafından, zehirli sandığı içkiyi içmeye zorlanınca ağlamaya başlar (s. 28)
Siz karamsarlar ve felsefi kör yılanlar, tüm dünya varlığının karakterin den, insan tutkularının k o r k u n ç k a r a k t e r i n d e n şikayetçi olmak için konuşuyorsunuz. Sanki tutkuların var olduğu her yerde, korkunçluk da var olmuş gibi! Sanki korkunçluğun bu türünün dünyada her daiın var olınası gerekmiş gibi! - K ü ç ü k ş e y l e r i ihmal ettiğinizden, kendi kendinizi ve eğitilınesi gerekenleri gözleınlemediğinizden ötürü, tutkuları bizzat kendiniz böyle canavarlar haline getirdiniz; öyle ki şiındi daha "tutku" sözcüğünü duyduğunuzda korkuya kapılıyorsunuz! Tutkuların korkunç karakterini a l m a k ve yıkıcı sel sularına dönüşmelerini önlemek size düşerdi ve bize düşer. - Hatalarımızı sonsuz felaketler boyutunda büyütmemeliyiz; daha çok, insanlığın tutkularının tümünü birden sevinçlere dönüştürmek görevinde dürüstçe çalışmalıyız.
Sayfa 33
Herhangi bir şeye bağımlı olduğumuzu h i s s e t m e d i ğ i m i z sürece, kendimizi özgür sanırız: insanın ne denli gururlu ve iktidar düşkünü olduğunu gösteren yanlış bir çıkarımdır bu. Çünkü burada, a l ı ş ı l m ı ş bir bağımsızlık içinde yaşadığı, bunu istisnai bir biçimde yitirdiğinde karşıt bir duygu hissedeceği varsayımıyla, bağımlı olduğu anda bunu her koşulda fark etmesi ve bilmesi gerektiğini kabul eder. - Peki ya bunun tersi doğruysa: insan daima çok yönlü bir bağımlılık içinde yaşıyor, ama kendini ö z g ü r sanıyor, zincirin baskısını uzun bir alışkanlık sonucu a r t ı k h i s s e t m i y o r s a ? Yalnızca yeni zincirlerden rahatsız olur ancak: - "İstenç özgürlüğü" de y e n i zincirleri hissetmemekten başka bir şey değildir aslında .
Sayfa 11 - *
• İnsanı büyük yapan onun bir amaç değil, bir köprü olmasıdır: insanın sevilebilecek yanı bir ö t e y e- g e ç i ş ve b a t ı ş olmasıdır.
Reklam
Muâz b. Cebel (r.a), Hz. Peygamber'e (s.a.v), "Ey Allah'ın Resûlü, bana bir tavsiyede bulun" diye istirham ettiğinde Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: 'Allah'a (c.c), O'nu görüyormuş gibi ibadet et. Nef- sini ölülerden say. Eğer istersen, bunlardan daha fazla sana sahip olacak şeyi haber vereyim. Peygamber Efendimiz (s.a.v) mübarek eliyle, diline işaret etti."
vae victis vi: çûyîn
doza şevê ew şaşiya herî delal li destê min dipirse ferhenga dûriyê jî şevitî çûyîn,ax,çûyîn çi peyveke dirêj e
Sayfa 32 - DaraKitabı okudu
Emr-i bi’l-mârûf, merhamet muktezâsıdır. Bilgi, fedâkârlık ve şahsiyet ister.
İthafların en güzeli....
İnsanoğlunun (Bütün kemal vasıflarını şahsında toplayan) “Ekmel"ine, (Her türlü cemâl ve hayranlık uyandıran güzelliğin sahibi) “Ecmel”ine, (Beden ve rûhuyla mutlak güzelliğin zirvesini teşkil eden) “Ahsen”ine… Kâinâtın Merhamet Merkezine, En Sevgili’ye, Sırr-ı Muhammed’e, Habîb-i Mustafa’ya,
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.