Bir takım şeyler kırılır, bazen kırılanlar onarılır, fakat çoğu durumda fark edersin ki kırılan ne olursa olsun hayat o kaybı telafi etmek için yeniden şekillenir, bazen de muhteşem olur bu şekilleniş.
Anlamaz oldu dünya beni/Ben ona bunca zamanımı harcadıktan sonra/ Hiçbir anlamı yok benim için/ Dünyanın beni ölü bilmesinin/ Hayattayım diye bağırsam ne çare/ Ben geçmişim artık bu dünyadan.
Arkadaşlarının huzursuzluğuna rağmen,otuz olmayı seveceğini biliyordu,tam da onların nefret ettiği sebepten: Otuz inkâr edilemeyecek bir olgunluk yaşıydı.
Mutluluğa ulaşma baskısı bazen zulüm şeklini alıyordu,mutluluk herkesin ulaşabileceği ve ulaşması gereken bir şeymiş de, bu uğurda verilecek en küçük bir taviz dahi bireyin kendi kabahatiymiş gibi.
“Birbirimize sahip çıkacağız. Hiçbir şey aramıza giremeyecek. Yemin ederim.”
Böylece üç küçük kız, böyle bir sözün sonsuza kadar tutulabileceğini düşündürten çocukluk idealistliğiyle, karanlığın soğuğunda birbirlerine sığındılar.