Ayapera’nın kendi kendini yoketmesinin caddeleri. Bırakılmış bir kentin kar yağışları salgından. - Ece Ayhan
Eve vardım, ev gözüme daha sefil gözüktü. Birinin canı buz gibi soğuk bira ister ya bazen, benim canım da istedi. Kuzey yamaçları her zaman ıslak, serin olan sıradan bir dağın eteğinde, oyuk bir yerinde eğleşmek istedi. Öğretmen fiziki haritayı sınıfın tahtasına asınca dağların, denizlerin, nehirlerin ve kentlerin yere döküleceğinden korkan doğulu dilbilmez öğrencilerin sınıfında vay da vay, oy da oy, aman da aman diyerek ve kapıya yaslanmış bizi seyreden Ece Ayhan'a el ederek haritanın yere serilmesine yardım etmek istedi. Benim canım daha neler neler istedi. Prokofyev dinlemek istedi. Şu Remington'da sabaha kadar delik deşik yazılar yazmak istedi. Bir postane bulup Mehmet'e telefon etmek istedi. Ramazan pidesi ve yanında helva istedi. Döneklere, hayasızlara şöyle naralar eşliğinde bas bariton küfürler edip, coşkuyla dayak atmak istedi... Pencere camlarının çerçevelerinin arasından zor kullanarak içeri dalmaya çalışan lodos, belli belirsiz bir esinti yaratıyordu. Kanepede bu esinti ve ucu bucağı gelmeyecek istekler arasında sızarken yağmur hâlâ başlamamıştı.
Sayfa 18 - YağmurKitabı okudu
Reklam
Kızlar, hayırdır dediler, yok bir şey dedim, öyle uğradım. Gıcırtılı ahşap merdiveni tırmanıp sinameki bir müziğin duyulduğu, sigara içilip şöyle bir havalandırılmış odaya geri döndükten, az önce kalktıkları yerlerine yerleştikten sonra, sağda solda boş kahve fincanları, dergiler, kenardaki masada dertli, belki yarın atılacak kasımpatılar arasında söylendi, kimsenin pek de sahiplenmediği ortaya söylenmiş bu sözler. Ama sonra yol açıldı, aralık pencereden giren rüzgâr arada duvarın çatlaklarından öteye geçerken bir soğuk esinti bıraksa da, sohbet ısındı, hatta bir ara sanki eski günlerdeki gibi, aramızda pek de öyle insanın asal organlarının işlevlerini aksatacak kadar aykırı şeyler olmamış gibi, karlı bir akşamda aniden Lades'te sıcak tavuk suyu çorbası içmeye oturmak gibi bir hal bile aldı. Ben mi yeniden onların yörüngesine giriyordum, onlar mı gölgeli bahçelerde gezinmeyi seçmişlerdi de tozlu patikayı ve öğlen sıcağını hissetmedik, bilemedim. Filiz'in getirdiği kahveyi içtim, fincanı ters çevirdim, Hüseyin fincanda buruk bir Ece Ayhan tespit etti. Kınar Hanım'ın denizlerinde mi desem, Üç Horon kilisesinde mi, İdris Abi'nin çatı katında oturduğu binanın alaca karanlık bodrumunda mı, öylece kendi kendine duran, durmakla kalan. Bize de gösterdi, fincanın çeperine buruk, acı bir telve bulaşmıştı.
Sayfa 14 - YağmurKitabı okudu
Erdem Eylemine ihtiyacımız var.
Başarının zenginlikle, gücün vandallıkla eşitlendiği , dibine kadar lümpen bir hayattan yorulmadı mı kalbiniz ?
Sayfa 128Kitabı okudu