Karşısında ne diyeceğimi bilemiyor, nereye bakmam gerektiğini bile kestiremiyordum. Elim boş kalmanın çaresizliği ile saçlarıma, boynuma gidiyor, oralarda dolanıp
duruyordu.
O da bana işkence etmek hoşuna gidiyormuş gibi bir türlü lafa girmiyor, öylece beni izliyordu. Sonra dudakları, en sonunda konuşmaya karar vermiş gibi kıpırdandı ve hiç beklemediğim bir cümle çıktı ağzından.