Hakkında "İnsanoğlunun kendi kendini rahatsız etmek ve haysiyetini kırmak için tasarladığı bağlar arasında en dehşet verici, en tiksindirici olanı " dediği evlilik Sade için ölümden de beter bir kaderdi.
The Evening News, Oscar Wilde'ı “İngiliz hayatının sağlam, erkeksi, basit ideallerine saldırıp yerlerine dekadan kültürün ve entelektüel ayyaşlığının sahte ilahlarını koyan bir ekolün yüce rahibi" tanımladı.
…
Wilde 16 Ekim 1854’te İrlanda'nın Dublin kentinde sıra dışı bir ailenin ferdi olarak dünyaya geldi. Saygı gören bir cerrah
İngiltere’de 1800'lerin ortasında kraliyet ailesindeki liderlik değişiminden kaynaklanan yeni bir muhafazakâr hareket başladı. Victoria Dönemi 20 Haziran 1837'de Kraliçe Victoria'nın tahta çıkmasıyla başlayıp 22 Ocak 1901'de ölümüne kadar sürdü. Refah ve huzurlu bir dönemdi. Aydınlanma Çağı'yla birlikte gelen "aydınlanmış” ahlak, topluma hâkim olurken romantizm ve mistisizm yerini Protestan dindarlığına bıraktı.
Gençlik tabii ki buna boyun eğmeyecekti.
Robert Louis Stevenson gibi çoğu uzun saçlı genç adamlar direniş ilan etti: "Ailelerimizin bize öğrettiği her şeyi umursamamaya hazırız." Ailesi Stevenson'ın bu davranışından hiç memnun degildi: "Bütün hayatımı başarısızlık gibi gösteriyorsun." dedi babası ona. Annesi ise dramatik bir şekilde ekledi: "Bu, hayatımda başıma gelen en büyük felaket." Sonradan Gotik korku romanı “The Strange Case of Dr. Jekyll and Mr. Hyde/Dr. Jekyll ve Bay Hyde’ın Tuhaf Öyküsü”nü yazdan Stevenson, Victoria Dönemi'nin genişlemesi ve zenginleşmesi hız keserken yaşanacakların habercisi olacaktı.
19. yüzyılın sonlarına doğru tuhaf saçlı, okurları şoka uğratmak niyetiyle daha bile tuhaf eserler ortaya çıkaran yeni bir yazar kuşağı ortaya çıktı. Basın, kadavra gibi cılız, soluk tenli bu adamları "dekadan" olarak damgaladı. Bu ismi sahiplenen gençler onur nişanı gibi taşıdı.
Verlaine'in mutsuz çocukluğu şu kısa hikâyeyle özetlenebilir: Ailesinin canlı dünyaya gelen tek çocuğu oydu, ama annesi düşük yaptığı ceninleri de saklıyordu. Bir keresinde öfke anında Verlaine ağabeylerinin ve ablalarının salamura edilmiş cesetlerinin bulunduğu kavanozları kırmıştı.
Can acıtmaktan, acı çektirmekten, başkalarını küçük düşürmekten zevk almak, bilhassa cinsel haz duymak anlamına gelen "sadisme" kelimesi Fransızcaya girdi ve daha sonra "sadizm" ve benzeri şekillerde türlü dillere yerleşti.
Lord Byron 'ın hayatı 23 yaşında sona ermedi; 18. yüzyıl da ünlü biri olarak yaşamanın acılarına katlanmak zorunda kaldı."Bu kadar çok bakılan biri olmak ne kadar tatsız!" diye sızlandı bir seferinde. "Şehrin içinden geçerken halk yığınlarının uzun uzun bakışlarına kendimi maruz bırakmanın bedelini ödüyorum ."