sevdiğimiz insanlardan bahsederken, "içi dışı bir" deriz. ancak burada bir karışıklık vardır. bir kişiye inanmak, örneğin kıyaslanamaz güzellikte, zeki vb olduğu anlamına gelebilir. yani aşk/sevgi nosyonu bazen koşulsuz övgüyle karıştırılır, öyleki birini sevmek onun neredeyse mükemmel olduğuna inanmaktır. gelgelelim, dikkat edin, sevgi/aşk bir inanma meselesi değil, her şeyden önce bir tür duygu taşmasıdır. ve yine dikkat edin (bu bildik olacak) bu kavramsal aşk ne pahasına alınmıştır. zira seni mükemmel olarak görmek için yapabileceğim tek şey muhayyilemde içindeki şeytanları kovmaktır; senin insan olmana izin veremem. yani, bırakın seni sevmeyi, seninle bir ilişkiye bile giremem. bu anlamda sevmek, nasıl dünyayı iyi ve güzele göre yargılamak garip bir olumlama türüyse, bir kişiyi panglossçu tarzda onaylamaktır. bu tür olumlamalarda tuhaf olan şey, olumlamanın yöneldiği şeyi olumlamamalarıdır. sevebilmeleri için önce sevgiliyi (dünyayı, eşi) beklentilerine uygun olarak kurgulamaları gerekir. son tahlilde, onların sevdikleri dünya ya da eş değil, fantezileridir, yani bir hiçtir.
crispin sartwell-edepsizlik, anarşi ve gerçeklik s.84