Kitabı bitirmekte fevkalade zorlandım. Gerçi yazarın tarzı böyle, bunu bilerek okumaya başladım kitabı. Fazlaca ruhsal bunalım, fazlaca süslü sözler içeren(bu yüzden de alıntı yapmanın çok kolay olacağı) kitapta bu ruhsal bunalımların haksız olmadığını bilmekle beraber sürekli aynı şeyleri benim de sorguladığımın farkındayım. Belki de bu durumun içerisinde bulunmamdan ötürü biraz sıkılmış olabilirim.
Kitabın baş karakteri, içinde bir şeytan olduğunu iddia eden Ömer, neyse ki sonunda kendi zayıflıklarını itiraf ederek içime bir nebze olsun su serpti. Ömer'in Macide'ye karşı hissettiği şey aşk olmak şöyle dursun sevgi bile değildi zannımca. Ki bu da her ne kadar kendimize itiraf edemesek de çoğu sevgi ve aşkın özeti. Ömer yalnızca bütün eksikliklerini onunla kapatmak, bütün zayıf yanlarını onunla güçlendirmek istedi. Macide ise yalnızca ona aşık olduğunu sandı bence. Her şey üst üste geldiği vakit insan elbet tutunacak bir dal arar ve kendisine anlatılan bütün masallara inanacak duruma gelebilir. Gerçekten aşk varsa eğer, bu yalnızca bizim bencilliklerimizi saklamak için uydurduğumuz bir kılıf değilse buna sahip olan tek kişi bu kitapta Bedri idi. Ömer'in aksine sayfalarca, türlü türlü kelimeler kullanmaya gerek duymadan gerçekten yüreğinden gelen bakışları hissettiğimi söyleyebilirim.
Kısaca bütün insanlığın özeti Ömer, bütün insanlığın umudu Bedri.