Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İlişki sevgi umuduyla başlar. Ancak iki tarafın kısa sürede birbirine aşırı bağımlı duruma gelmesi, giderek açık ya da maskelenmiş kızgınlık duygularının gelişmesine neden olur. Çünkü her biri diğerini özerkliğini engelleyen bir etken olarak algılamaya başlar. Böylece, sevgiye ulaşmak için kurulan beraberliğe genellikle sadist-mazoşist öğeleri içeren olumsuz duygular egemen olmaya başlar. Çoğu zaman kişiler bu sürecin bilincinde değildir ya da fark eder gibi olsalar da durumu görmezden gelmeye çalışarak ilişkiyi sürdürürler. Bir yanda ilişkiyi sona erdirerek özgürleşme isteği, diğer yanda ilişkinin sona ermesi olasılığına karşı geliştirilen yoğun bir korkunun yarattığı çelişki sürekli yaşanır. Bazen taraflardan biri ilişkiye son vermek istercesine davranırken, diğeri ilişkiyi koruma çabası gösterir. Bazen biri diğerine sadistçe davranışlar gösterirken, diğeri mazoşizmine doyum sağlar. Sonra bir dönem gelir, roller değişir. Kaçan kovalayan, kovalayan kaçan ya da sadist mazoşist, mazoşist sadist olur. Ama tahterevalli hiçbir zaman yatay duruma gelmez; bazen biri bazen de diğeri yukarıdadır. Dolayısıyla huzura da ulaşılmaz ve çoğu kez taraflardan biri ilişkiye son verir. İlişkinin sona ermesi özgürlük yerine yetersiz bir benlikten kaynaklanan bunalımı da birlikte getireceğinden, yeni ortakyaşam ilişkileri acele olarak ve gerçek bir seçim yapamadan kurulur ya da ilişki kurma korkusu geliştirilir ve kişi duygusal dünyasının üzerine bir kabuk örer.
Ahiretsiz dünya anlayışı, insanı, insan kılacak tüm değer yargılarını yozlaştırdı. Çünkü menfaat temelli değer yargılarının egemen olduğu bir dünyada geçerli olan algı, madde temelli, çıkar merkezli şekillenir.
Reklam
Çalışkan ve üretken bir insanın içinde her zaman bir koca tembel vardır ve bence önemli olan bu ikisinin birbiriyle uzlaşıp , çatışmadan birlikte var olabilmeleri. Tembelin egemen olduğu zamanlarda kendini suçlu hissetmeyen insan, kendi zamanının akışı içinde saati geldiğinde, çalışkan ve üretken yanıyla zaten yeniden buluşacaktır. "Yapmam lazım"ın yerine "yapmak istiyorum"u koyabildiğimizde," yapmam lazım"ın insana yaşattığı, "kendine karşı işlenmiş varoluşsal suç"un gerilimi söner, "yapmak" yerini "olmaya" bırakır.
" Ben bineceğim eşeğin benden akıllı olmasını istemem"
Egemen sınıfın kanısına göre, köylüler ne kadar az şey bilirlerse, onlar için k kadar iyi olurdu. Egemen sınıf arasında yaygın bir söz vardı:"iyi bir köylü, tahılın fiyatını bilmeyendir"
Dünyadaki 10 büyük şirketten 7 tanesi petrol şirketi, galiba geri kalan üçü de kömür şirketidir. Bu nedenle dünyanın temel enerji politikasını değiştir­mek vahşi kapitalizmin egemen olduğu bir dünyada çok zor görünmektedir.
Yazgıya egemen olacak, ona yön verecek tek güç, yine insanın kendi kendisiydi.
Reklam
Güç nedir?
Zahmete değer olan tek güç zihnin,Zihin üzerindeki gücüdür. Sonsuz büyük madde kütlelerin denetimi hiş bir şey değildir. Gerçek güç,kendi istemini başka zihinlere kabul ettirmektir. Ancak böylece insanlara egemen olunabilir.
Aydın yalnızdır çünkü onu kimse görevlendirmemiştir.Oysa o -çelişkilerinden biri de budur- başkaları da özgürleşmedikçe özgürleşmeyecektir.Çünkü her insanın,sisteminin kendisinden çalıp durduğu özel amaçları vardır ve yabancılaşma,egemen sınıfa kadar yayıldığından bu sınıfın üyeleri bile,kendilerine ait olmayan insanlık dışı amaçlar için,yani temelinde kâr için çalışır.O halde aydın,kendi çelişkisini nesnel çelişkilerin tekil ifadesi gibi algılayarak,kendisi ve başkaları için bu çelişkilere karşı savaşan herkesin yanındadır.
Çünkü bizi anlayanlar içimizdeki bir şeye de egemen olurlar.
Bir iç oyuluşunu, biyolojik çöküntüyü herkesin gözünden son ana kadar saklayan zarif bir nefse hâkimiyet; için için yana ateşi körükleyerek saf bir alev haline getirmeye, hatta yükselerek güzellik ülkesinde egemen olmaya gücü yeten o sarı, yaya kalmış çirkinlik; küstah bir kavmi haçın ayaklarına, kendi ayaklarına çöktürme gücünü ruhun tutuşmuş derinliklerinden alan o rengi uçuk dermansızlık; biçimin boş ve katı hizmetindeki o nazik tavır, o sahtekar ve tehlikeli hayat; o doğuştan kalpazanın, sinirleri tez yıpratan özlemi ve ustalığı; bütün bu kaderleri, bunlara benzer daha nicelerini inceleseydiniz, acaba güçsüzlüğün bu kahramanlarındakinden daha başka bir kahramanlık olabilir miydi derdiniz? Ya da hiç değilse hangi kahramanlık, zamanımıza bundan daha uygun düşebilirdi?
Reklam
...insanın dili çok az kişinin egemen olabildiği bir canavardır.
Sayfa 57 - Altın KitaplarKitabı okuyor
Halid bin Hüseyn'den (rh) rivayet edildiğine göre, Hasan-ı Basri (rh) şöyle dedi: Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: "Bu ümmet, Kur'an okuyanları, yöneticilerine meyletmedikçe; sälihleri, günahkarlarını tezkiye etmedikçe; kötüleri, hayırlılara ihsan etmedikçe, Allah'ın eli ve himayesi altında olacaklar- dır. Ancak onlar bunları yaparsa, Allah, elini onların üzerinden kaldırır, sonra onların üzerine zorba olanlarını egemen kılar. Bunlar da onlara, azabın en kötüsünü tattırır, Allah da onlara ihtiyaç ve fakirlik ile vurur. Kalplerini de korkuyla doldurur."
İrfan Kurudal, cinselliğin, Türkiye'deki bütün toplum kat­manlarının bilinçaltına inanılmaz bir biçimde egemen olduğuna inanıyordu. Sigmund adlı Profesör hayatta olsa, teorisinin kanıtlanması için müthiş bir laboratuvar olabilirdi Türkiye.
Sayfa 63 - Doğan KitapKitabı okuyor
Tanrısal-dinsel imgelerin insanlara tek bir somut katkısı olmamıştır.
Dini kitapların hiçbirinde bilimsel yönelim ve bilgiler verilmez insanın doğaya egemenliği için kolaylıklar gösterilmez. Buna karşılık insanlık soğuğa karşı örtünme gereksinimiyle elbiseyi, daha iyi ve düzenli beslenmek için besin çeşitleri ve düzenli elde ediliş biçimlerini, hastalıklardan kurtulma yollarını ve daha iyi yaşamak için hayatı kolaylaştıran ve doğaya egemen olmayı sağlayan buluşları üretmiştir. Bu süreçte dokumadan pusulaya, en ilkelinden en karmaşığına tüm buluşlara -ve genelde bilimin gelişmesinde- tanrısal imgelerin insanlara tek bir somut katkısı olmamıştır. Din kitaplarında yıldırımın bir ceza yöntemi olduğu yorumu vardır da ona karşı önlem yoktur. Aynı şekilde hastalıkla­rın, depremlerin, kıtlıkların tanrısal bir ceza olduğu vardır da onlara karşı çareler yoktur. Dolayısıyla önlem geliştirmeyi tanrı iradesine karşı çıkmak olarak algılayarak bilimsel gelişmeyi engelleyen bir işlev görür din.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.