Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Acele karar vermeyin.. Küçük kişisel çıkarlarınızın ve endişelerinizin peşinden koşmayın kurtçuklar gibi.. Ülkenizin temellerini yeniden güçlendirmeyi düşünün.. Halkınızın yeniden daha iyi , daha yüksek eğitim alması üzerine kafa yorun..
Sayfa 5 - Kültür Yayınları
Adalet insanlığın en eski rüyası...
Adalet -insanlığın en eski rüyası ele geçmez bir hedef olmayı sürdürmektedir, Çünkü hakkaniyet sanatı daha yeni yeni öğrenil­mektedir. Eski zamanlarda adaletin gözü kördü, her insanın içinde bu­lunan insanlığı teşhis etmekten acizdi. Modern çağda insanlar ona gözlerinden birini bağışladılar; bu tek gözlü adalet gayri şahsilik pren­sibine odaklanmış, kayırma ve iltimasa meydan vermemek için herkese aynı kuralları uygulayan, ama bu arada insanların ne kadar adil ve sistemli olursa olsun- soğuk ve gayri şahsi muamele karşısında ne­ler hissettiğini hesaba katamayan bir adaletti. Refah devletinin gayri şahsi maddi telafi sistemleri haksızlık ve adaletsizliğin açtığı yaraları sarmaya yetmemiştir, çünkü ziyan olmuş bir hayatı hakkıyla telafi edecek hiçbir şey yoktur, hele ki verimliliği son sınırına vardırmış olan ABD'de bile her sekiz dolarlık vergi gelirinin ancak bir doları yoksul birinin eline geçiyorsa. İnsanların sadece yiyeceğe, barınağa, sağlık ve eğitim hizmetlerine değil, ruhlarını çökertmeyen işlere ve yalnızlığı uzakta tutmaktan daha fazlasına yarayan ilişkilere ihtiyaç duyduğunu ancak iki gözünüz de açıksa görebilirsiniz; insanların birer birey olarak görülmeye ihtiyacı vardır.
Sayfa 456 - AyrıntıYayınları, Dördüncü Basım 2010Kitabı okuyor
Reklam
Gaziantep’e bir Fransız gelir. Tekstilcilere akıl verir: “Makineleriniz yetersiz… Yenileyin, dünya pazarı sizin olsun” En iyi makinelerin Fransa’da olduğunu söyler… Kendi mallarını pazarlar. *** Dinleyenler arasında bir usta vardır. Kendine özgü lehçesiyle… “Bu adam ne diy?” der. Kafaya takar, makinenin resmine bakar. Demiri eritir, çeliği büker,
Finlandiya eğitim sisteminin demirbaşlarından biri olarak teneffüs
Muhtemelen beşinci sınifa giden bir oğlan çocuğu koşarak yanımızdan geçip bir sürü bank ve ağacın olduğu uzak bir köşeye gitti. Küçük ve sevimli bir maymun gibi ağaca tırmandı ve yerden iki üç metre yüksekte bir dala oturdu. Çocuğun bu ağaca sık sık çıktığı belliydi, fakat Amerikalılar gördükleri manzara karşısında besbelli endişeye kapılmıştı. Içlerinden biri, "Ya oradan düşerse?" diye sorunca, bize eşlik eden Finlandiyali okul müdürü şöyle cevap verdi: "Düşerse, muhtemelen bir daha oraya tırmanmaz. Finlandiya'daki pek çok okulda öğretmenler, öğrenciler oynarken veya fiziksel aktivitelerde bulunurken bir miktar riski göze alırlar, görünüşe göre ABD'deki ögretmenlerse buna pek yanaşmıyor. Zaten ziyaret ettiğimiz okuldaki Finlandiyalı öğretmenler de teneffüs kültürünü konuklara şu şekilde açıklamışlardı: "Gerekli tüm güvenliği sağlıyoruz, fakat çocuklarımız oynarken alınabilecek tüm önlemleri almaya gerek görmüyoruz."
Maalesef öyle olmuyor...
Eğitim gören insanın mükemmel olacağını sanıyordum.
“Ceza ve ödüllerle bir kö­pek ya da başka bir hayvanı nasıl evcilleştiriyorsak insanları da öyle evcilleştiriyoruz. Eğitim diye adlandırdığımız şey insanın evcilleştirilmesinden öte bir şey değil.”
Reklam
272 syf.
8/10 puan verdi
Osmanlı Aile Yapısı 18.Yüzyılda Konya Örneği
Kitap 18. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı'nın ve Konya'nın sosyo-ekonomik durumunu konu almaktadır. Kitabın başlarında genel olarak Osmanlı döneminden bahsedilmiş daha sonra da Konya ele alınmıştır. Tarih derslerinde 18. yüzyılda Osmanlı dönemini görmekle birlikte ayrıntı diyebileceğimiz ama aslında bir devletin, kültürün izlerini taşıyan
Osmanlı Aile Yapısı
Osmanlı Aile YapısıHayri Erten · Çizgi Kitabevi · 201811 okunma
Atatürk dönemindeki dalkavuklukların Atsız'ı ne kadar rahatsız ettiği de 15 Mayıs 1932 tarihli Atsız Mecmua'da (13. sayı) çıkan “Milli Uyanıklık" yazısı ile 21 Mart 1934 tarihinde Orhun dergisinde (5. sayı) çıkan "Komünist, Yahudi ve Dalkavuk" yazısından anlaşılabilir. Dalkavukları, üç iç düşmandan biri sayacak kadar dalkavukluktan nefret etmektedir Atsız. Atsız'ın Atatürk dönemindeki dalkavuklara karşı şiddetli yazılarının bazı yöneticileri rahatsız ettiği muhakkaktır. Bu, Atsız'ın dergilerinin kapatılmasından ve öğretmenlik hakkının elinden alınmasından bellidir. Üniversitede ve Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda öğretmenlik yapamayan Atsız, 1934/1938 yıllarında ancak Savunma Bakanlığına bağlı Deniz Gedikli Hazırlama Okulu'nda Türkçe öğretmenliği bulabilmiştir. Bu yıllarda dergi de çıkaramadığı için fikirlerini yazıp yayma imkânından da mahrum kalmıştır. İşte Atsız'ın 1941'de yayımladığı Dalkavuklar Gecesi adlı küçük romanı, hiç şüphesiz onun bu hayat tecrübesinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Kendimizi bir kez olsun eğitilmiş ve kültürlü insanlar olarak görmeyi bir yana bırakalım.Tuiavii'nin eğitim yüzünden sağlığını yitirmemiş ve henüz doğal duygularını koruyan hataya açık bu Güneydenizi yerlisinin basit düşüncelerine ve bakış açısına kulak verelim. O,bizim tanrılarımızı kendi ellerimizle yok edip yerine ölü tabular koyduğumuz dünyamızı tanımamıza yardım ediyor.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.