İmâm-ı Birgivî Rahmetullahi Aleyh Hazretlerinden Vasiyetler
İmam-ı Birgivi hazretleri şöyle buyurmaktadır. Kardeşlerime, evladıma ve ahiret yolcularına vasiyetimdir ki: 01- Kardeşlerime, evlâdıma ve ahiret yolcularına vasiyetimdir ki; Allah’ü Teâlâ’nın emrettiği şeyleri yapınız. Kazaya kalmış namazlarınızı kılınız, kalmış zekâtlarınızı veriniz. Oruçlarınızı tutunuz. Üzerinize farz oluyorsa hac
Selçuklular'ın Fâtımîler'le mücadele içerisinde oldukları Hicaz, Yemen ve (bugünkü) Suriye toprakları daha çok Ehl-i sünnet'in Şâfiî görüşünün yaygın olarak yaşandığı topraklardı. Dolayısıyla Şiî düşünceye karşı Ehl-i sünnet fikrini güçlendirirken, bu coğrafyanın sosyokültürel yapısına ve mezhep özelliğine dikkat etmek gerekmekteydi. Bu sebepten dolayı, Sünnîliğin başarıya ulaşması için açılan Nizâmiye medreselerinin, Şâfiî mezhebi üzerine eğitim veren kuruluşlar olmasına ses çıkarılmamıştır.
Sayfa 167Kitabı okudu
Reklam
DÖRT HAK MEZHEPTEN BİRİNE UYMALIYIZ
Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat’in amelde dört büyük (Hanefî, Malikî, Şâfiî ve Hanbelî) mezhebi, Müslümanlar hakkında bir ilâhî rahmettir. Bunlar edille-i erbaadan (Kitap(Kuran'ı Kerim), Sünnet(Hadisi Şerif), İcmâ ve Kıyâs-ı Fukahâ’dan) dînî hükümleri çıkarmış, Müslümanlara takip edecekleri yolu açıkça göstermişlerdir. Bu mezheplerden birine uyan
İslâmi finans günümüzde Müslümanların yakla şık %80'inin mensup olduğu Sünni mezhebi (Ehl-i Sünnet) çerçevesinde yürütülmektedir. Bu kapsamda İslâmi finans işlemlerinde temel olarak Sünni İslâm'ın dört temel hukuk ekolü olan Hanefi, Maliki, Hanbeli ve Şafi ekolleri temel alınmaktadır. Ancak, diğer önemli hukuk ekolü olan Şii (Şia) hukuk ekolü de İslâmi finansta yer bulmuştur. Bu ekolün önem arz eden özelliği ise İran İslâm Cumhuriyeti'nin finans ve bankacılık alanında bu hukuk ekolüne bağlı olmasıdır.
1*İmam Maturidi Hazretleri
Mâtürîdiyye mezhebinin kendisine nisbet edildiği kelâmcı, müfessir ve fakih Yaşadığı Tarih Miladi: 852 - 944 Hicri: 237 - 332 Doğum Yeri Mâtürîd Ölüm Yeri Semerkant Hocaları Mukatil b. Süleyman Ebu Bekir Ahmed b. İshak el-Cüzcani Ebu Nasr el-İyazi Maturidi mezhebinin kurucusu kimdir? İmam Maturidi kimdir? Kısaca İmam Maturidi’nin hayatı, eserleri ve görüşleri.... Maturidi mezhebinin kurucusu veya imamı, asıl adı Muhammed olan Ebû Mansûr Mâturidî’dir. KISACA İMAM MATURİDİ KİMDİR? İmam Mâturidî, Hicri, 238 (M. 862) yılında Semerkand’ın Mâturid köyünde doğmuş ve köyünün adıyla şöhret bulmuştur. Hicri 333 (M. 944) yılında Semerkand’da ölen Ebû Mansûr, büyük bir Türk bilginidir. İmam Mâturidî Mâtürîdiyye mezhebinin kurucusu, müfessir ve fakihtir. İmam Mâturidî, Ehl-i Sünnet akidesini savunmuş ve batıl inançlara karşı büyük mücadele vermiştir. Mâtürîdî’nin hayatı, eserleri, görüşleri, öğrencileri ve çağdaşları hakkında bilgi verdiği bilinen en eski kaynak Ebü’l-Muîn en-Nesefî’nin Tebṣıratü’l-edille’sidir. Sonraki eserler Mâtürîdî’den özetle bahsetmekte ve bilinenlere yeni bir şey katmamaktadır. İmam Mâtürîdî kelâm, tefsir, fıkıh ve mezhepler tarihi alanlarındaki çalışmalarıyla tanınır. Kitâbü’t-Tevḥîd adlı eseri Sünnî kelâmının klasiklerinden biri haline gelmiştir. Mu‘tezile, Karâmita, Revâfız gibi fırkalarca ileri sürülen düşüncelere karşı uzun mücadeleler vermiştir. Amelde Hanefi olanlar, itikadda bu mezhebi benimsemişlerdir.
144 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 31 hours
Önemli Bir Konu!
Kitabı okumadan evvel muhtevasını -alt başlığa çok da dikkat etmeksizin- daha farklı bir şekilde tahayyül etmiştim. Hayal ettiğim şekliyle çıkmayınca bir miktar şaşırma oldu elbette lakin muhtevanın "farklı"lığı bu şaşkınlığımı iyi bir yöne sevk etti. Alt başlıkta ifade edildiği üzere "Hz. Peygamber'in(aleyhisselam) hayatına
Siyer ve İtikad
Siyer ve İtikadMelikşah Sezen · Kayıhan Yayınları · 202149 okunma
Reklam
"Selefin mezhebini (görüşlerini) ortaya koyan Ve ona bağlı ve müntesip olduğunu söyleyen bir kimsenin ayıplanacak hiçbir taraf yoktur. Aksine böyle bir tavrı ondan itifakla kabul etmek gerekir. Çünkü selefin mezhebi haktan başkası değildir ki! Eğer bu tavrı ortaya koyan kişi zâhiren ve bâtınen selefin mezhebine muvâfik ise, O kişi zâhiren ve bâtinen hak üzere olan bir mü'min durumundadır. Yok eğer sadece zâhirde selefin mezhebine muvâfık, bâtınen muvâfık değilse o kişi de münâfık durumundadır. Açığa vurduğu kabul edilir (zâhirine göre hareket edilir), gizledikleri (içinde olanlar) Allah'a havale edilir. Çünkü biz insanların kalplerini yarıp içine bakmakla ve karınlarını deşmekle emrolunmadik."'
"Yavuz'un başka çaresi yoktu" diyen "resmi tarihçiler" Yavuz'un asıl hedef olarak İran'ı da fethederek hem Kızılbaş inancını ortadan kaldırmayı, hem de İslam dünyasında Sünni hakimiyetini kurmak istediğini göz ardı ediyorlar. Gözardı edilen diğer önemli konu da yukarıda da uzunca anlattığımız gibi "ekonomik gücün" ele geçirilmesidir. Ekonomik gücün ele geçirilmesi, Baharat Yolu'nun, İpek Yolu'nun, Yemen-Şam ve Tebriz-Şam ticaret yollarının ve Suriye'deki altının kontrolünden geçmektedir. Bir Kızılbaş devletine dönüşen Şah İsmail'in Safevi Devleti bu yolların tümünü kontrol eder hale gelmektedir. Buraların ele gecirilmesi için Safevilerin yenilmesi gerekir. Bu kolay değildir. Çünkü "düşman devlet" bir yanıyla "İslam" diğer yanıyla da "Türk" tür. Yapılması gereken ilk hamle öncelikle Kızılbaşların "İslam"dan nasıl saptıklarını anlatmak, Kızılbaşları sapık olarak ilan etmek olmalıdır. Yavuz Selim aynen böyle yapıyor. Sünni ulema müthiş bir Şii, Kızılbaş düşmanlığına başlıyor. Şiiliğin ve Kızılbaşlığın "Ehl-i Sünnet mezhebi tarafından reddedildiğini" yayıyor. Fetvalar yayınlattırıyor. Resmi tarihçiler bunu görmek istemedikleri gibi, onun bu politikayı ve Kızılbaş düşmanlığını daha Trabzon'da vali iken geliştirdiğini de görmezden geliyorlar.
Yavuz'un başka çaresi yoktu diyen resmi tarihçiler Yavuz'un asıl hedef olarak İran'ı da fethederek hem Kızılbaş inancını ortadan kaldırmayı, hem de İslam dünyasında Sünni hakimiyetini kurmak istediğini göz ardı ediyorlar. Gözardı edilen diğer önemli konu da yukarıda da uzunca anlattığımız gibi ekonomik gücün ele geçirilmesidir. Ekonomik gücün ele geçirilmesi, Baharat Yolu'nun, İpek Yolu'nun, Yemen - Şam ve Tebriz - Şam ticaret yollarının ve Suriye'deki altının kontrolünden geçmektedir. Bir Kızılbaş devletine dönüşen Şah İsmail'in Safevi Devleti bu yolların tümünü kontrol eder hale gelmektedir. Buraların ele gecirilmesi için Safevilerin yenilmesi gerekir. Bu kolay değildir. Çünkü düşman devlet bir yanıyla İslam diğer yanıyla da Türktür. Yapılması gereken ilk hamle öncelikle Kızılbaşların İslamdan nasıl saptıklarını anlatmak, Kızılbaşları sapık olarak ilan etmek olmalıdır. Yavuz Selim aynen böyle yapıyor. Sünni ulema müthiş bir Şii, Kızılbaş düşmanlığına başlıyor. Şiiliğin ve Kızılbaşlığın Ehl-i Sünnet mezhebi tarafından reddedildiğini yayıyor. Fetvalar yayınlattırıyor. Resmi tarihçiler bunu görmek istemedikleri gibi, onun bu politikayı ve Kızılbaş düşmanlığını daha Trabzon'da vali iken geliştirdiğini de görmezden geliyorlar.
297 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.