Ayın mükemmel, parlak bir küre olmadığı veya Dünya'nın Güneş etrafında döndüğü konusunda ısrar eden herkes, kilise tarafından ölüme mahkûm edilebilirdi. Giordano Bruno, Gü­neş'in bir yıldızdan başka bir şey olmadığı yolunda yorum yap­tığı ve "Dolayısıyla sayılamayacak kadar çok güneş vardır ve sonsuz sayıda dünya, bu güneşlerin etrafında dönmektedir ..." sonucuna ulaştığı için, 1600 yılında Roma'da yakılmıştı. Birkaç on yıl sonra, büyük gökbilimci ve fizikçi Galileo Galilei Dünya'nın Güneş etrafında döndüğü yolundaki sapkın beyanını ölüm cezası tehdidi karşısında geri almak zorunda kalmıştı. (Bi­limsel bulgularını duruşma sırasında inkâr ederken dahi alçak sesle "Fakat Dünya yine de dönüyor!" diye mırıldandığı nakle­dilir.) Bütün bunlar, Kara Veba salgınının ortalığı kasıp kavurduğu ve Avrupa'daki üniversitelerle kuruluşların çoğunun kapanma­sına yol açtığı sıralarda yirmi üç yaşında bir öğrenci olan Isaac Newton'un Cambridge Üniversitesi'nden evine gönderilmesi ile değişmeye başladı.
Sayfa 20 - ODTÜ Yayınları
Bir hid­roelektrik santralde barajdan dökülen sular, bir türbine bağlı muazzam bir çarkı döndürür. Türbinde, bir manyetik alan için­de hızla dönen bobinler bulunmaktadır. Elektrik, manyetik alan içerisinde hareket eden bu bobinlerin dönme hareketi sonucu yaratılır.
Sayfa 23 - ODTÜ Yayınları
Reklam
...domino taşlarından meydana gelen uzun bir diziyi düşünün. İlk domino taşı devrildiği zaman, şüp­hesiz art arda devrilen bir domino taşı dalgası tetiklenecektir. Bununla beraber, diyelim ki bu domino taşı dizisi siyah ve beyaz renkte olmak üzere iki türden meydana geliyor olsun ve bu iki tür, bütün dizi boyunca birbirini izliyor olsun. Eğer siyah domi­no taşlarını alarak dizide sadece beyaz taşları bırakacak olursak, o zaman dalganın ilerlemesi mümkün olmayacaktır. Hareket eden bir dalga elde etmek için, hem beyaz ve hem de siyah taş­lara ihtiyacımız bulunmaktadır. Özetle, düşen domino taşlarının bir dalga meydana getirmesini sağlayan şey, beyaz ve siyah taş­lar arasında bir etkileşim doğması, her birinin bir sonrakini de­virmesidir. Maxwell, benzer bir şekilde, titreşen manyetik ve elektriksel alanlar arasındaki etkileşimin dalgayı yarattığını keşfetmişti. Be­yaz veya siyah domino taşlarının tek başına bırakılması örneği­ne benzer bir şekilde, elektriksel veya manyetik alanların bu dal­ga benzeri hareketi kendi başlarına yaratamayacağını bulmuştu. Yalnızca elektriksel ve manyetik alanlar arasındaki hassas etki­leşim, bu dalgayı üretebiliyordu...Kendi denklemlerini kullanarak yaptığı hesaplamalar sonucunda, bu dalganın hızına dair belirli bir sayı elde etme olanağı bulmuştu. Onu şaşırtan şey, bu sayının ışık hızına eşit olmasıydı. Sonuç, kaçınılmazdı: Işığın manyetik alana dönüşen bir elektrik alanları zincirinden başka bir şey olmadığı ortaya çıkmıştı.
Sayfa 24 - ODTÜ Yayınları
Maxwell'in ölümünden on yıl sonra, 1889 yılında Heinrich Hertz, Maxwell'in kuramlarını deneysel olarak doğruladı. Hertz, dü­zenlediği etkileyici bir deneyde bir elektrik kıvılcımı üretti ve uzak mesafelerden herhangi bir yanılmaya yer vermeyecek şe­kilde algılanan bir elektromanyetik dalga yaratmayı başardı. Hertz, bu dalgaların tam da Maxwell'in öngördüğü gibi, her­ hangi bir taşıyıcı ortam olmaksızın kendi başlarına yolculuk yaptığını kanıtladı. Hertz'in derme çatma deneyi, zaman içeri­sinde evrim geçirerek bizim "radyo" dediğimiz uçsuz bucaksız endüstriyi ortaya çıkardı. Maxwell'in çığır açan çalışmaları nedeniyle o zamandan iti­baren ışık, birinden diğerine hızla geçiş yapan elektriksel ve manyetik alanların titreşmesi sonucunda yaratılan elektroman­yetik kuvvet olarak bilinmektedir. Radar, morötesi ışınlar, kızılötesi ışınlar, radyo, mikrodalgalar, televizyon ve X ışınları, elek­tromanyetik dalganın aldığı çeşitli şekillerden başka bir şey de­ğildir. (Örneğin, radyoda diyelim ki ibreyi 99,5 üzerine getirerek en sevdiğiniz istasyonu ayarladığınız zaman, o radyo dalgasın­daki elektriksel ve manyetik alanlar saniyede 99,5 milyon kere birinden diğerine dönüşmektedir.)
Sayfa 25 - ODTÜ Yayınları
...Einstein, özel göreliliğin geliştirilmesi açısından Maxwell'in kuramının taşıdığı önemi onaylarken, açıkça şöyle söylüyordu: "Özel görelilik kuramı, kökenlerini Maxwell'in elektromanyetik alan üzerine olan denk­lemlerine borçludur." Bununla beraber, sonradan baktığımızda Einstein'ın Maxwell'in kuramını herkesten daha ileriye götürmeyi başardığını, çünkü uzay ve zaman (veya madde ile enerji) gibi görünürde farklı olan nesneleri birbirine bağlayan bir temel, birleştirici simet­ri mevcut olduğunu anlayarak birleştirme ilkesini kavramış olduğunu anlarız. Tıpkı Newton'un evrensel çekim yasasının dünyevi ve göksel fiziği birleştirmeyi başarabileceği yolundaki çığır açan keşfi veya Maxwell'in elektrik ile manyetizmanın ay­nı şey olduğunu keşfetmesi gibi, Einstein'ın katkısı da uzay ile zamanı birleştirmekti. Bu kuram, uzay ile zamanın bilim insanları tarafından "uzay-zaman" olarak adlandırılan tek bir şeyin farklı görünümleri oldu­ğunu kanıtlamaktadır. Bununla beraber, bu kuram sadece uzay ile zamanı değil, madde ile enerjiyi de birleştirmektedir...Göreliliğin özü, Einstein'ın maddenin enerji­ye değişebileceğini ve bunun tersinin de olabileceğini kavrama­sında yatmaktadır.
Sayfa 30 - ODTÜ Yayınları
İlk bakışta hiç bir şey, görünürde çirkin bir taş parçası ile parlak, göz alıcı bir ışık demeti kadar birbirinden farklı olamaz. Bununla beraber, görünümler, aldatıcıdır. İlk olarak Einstein, belli koşullar altında bir kaya parçasının (uranyum) dahi bir ışık demetine (nükleer patlama) dönüşebileceğini ifade etmiştir. Maddenin enerjiye dönüşmesi, atomun parçalanması sonucunda çekirdekte depolanmış olan muazzam enerjinin açığa çıkması ile gerçekleşmektedir.
Sayfa 31 - ODTÜ Yayınları
Reklam
247 öğeden 191 ile 200 arasındakiler gösteriliyor.