Yarım Hikayeler
Günün sessiz vaktiydi. Ardından günler, sessizliğe bürünmeye devam edecekti. Hikaye bu sefer bilinmedik bir yerde kesiliyordu. Araya hiçleşmiş cümleler karışıyordu. Zaman hangi mevsimde durmuştu ki... Neden son durak gibi boş kalıyordu içimizdeki yollar... Varoluşumuz niye amansızca donakalmıştı. Ve mısralarım şu cümleler kadar ahmakça birşeyler
140 syf.
·
Puan vermedi
Ölü Zaman Gezginleri öykülerden oluşuyor. Bazı öykülerde zaman, mekân, gerçeklik belirsiz, olayların akışında kopukluklar var. Av, Sümbüller Sen Kokar iç içe geçen öykülerden oluşmuş. Anlatımı zenginleştiren şiirsel bir dil, uzun cümleler ve imgeler ön plânda ve Toptaş kitaplarının en önemli unsuru. Yazarın aşağıdaki açıklamasını okuduğumda bu
Ölü Zaman Gezginleri
Ölü Zaman GezginleriHasan Ali Toptaş · Everest Yayınları · 20193,224 okunma
Reklam
Anlatılmayanlar her zaman daha çok ilgisini çekerdi. Söylediklerimiz bizi ele vermeyen, fazla düşünmeye gerek görmediğimiz cümleler. Oysa içimizde binlerce kez elekten geçirip üstesinden gelemediğimiz, her seferinde bizi mağlubiyete uğratan meseleler yer kaplıyordu.
Keşke diye başlayan cümleler kurmaya başladıkça hep yanlış yönlere yanlış yönlere saptığımı, diğer yolu tercih etsem şimdi daha iyi durumda olacağımı sanıyorum. Belki aslında tek bir yol vardır. Ne dersin?... Diğer yollar bizi teselli etmek, yanlış bir hesaplama yüzünden bu halde olduğumuza inandırmak içindir.
Sayfa 204Kitabı okudu
Anlatılmayanlar her zaman daha çok ilgisini çekerdi. Söylediklerimiz bizi ele vermeyen, fazla düşünmeye gerek görmediğimiz cümleler. Oysa içimizde binlerce kez elekten geçirip üstesinden gelemediğimiz, her seferinde bizi mağlubiyete uğratan meseleler yer kaplıyordu.
Beyin boş olunca; kelimeler, cümleler füze hızıyla çıkar ağızdan. Çarpacak bir yer yoktur çünkü beyinde. Beyin dolu olunca; yavaş ve geç çıkar kelimeler ağızdan. Çünkü bir fikir çıkana kadar diğer fikirlerle çarpışır, beynin tüm kıvrımlarında yoğrulur, eksilen eksilir, artan artar ve sonunda bir şekil alarak çıkar ağızdan.
Reklam
Yokuş
Harfler dışarıda kısa sürede kaybolup giderken kelimeler için asıl iş şimdi başlıyordu. Sokaklarda hiçbir cümlenin öğesi olmadan başıboş dolanan kelimeler, ilk anda şanslılarsa yoldan geçen bir yazara ilham olarak gidiyor; değillerse de yeni küfür arayışında olan birinin yarattığı küfre dâhil olup istemedikleri anlamlara bürünüyorlardı. Hatta Beyaz Saçlı İnsan bile onlarla başa çıkamadığı için yanlarına sinsice yaklaşıp güzel bir cümle kurma vaadiyle kandırıyor, sonra da en iğrenç cümlelerin içinde kullanarak morallerini iyice bitiriyordu. Bu kelimelerden bir de noktalama işaretleriyle beraber olanlar vardı ve bu durum onların kaderini derinden etkiliyordu. Zira yeni bir cümleye girmek için yanlarındaki noktalama işaretini de dâhil etmek zorundaydılar. Bu da yeni cümlelere dâhil olmalarını oldukça zorlaştırıyordu. Genellikle bütün cümlelerden ret cevabı alıyor, ardından da insandan olabildiğince uzak yerlere doğru yola koyuluyorlardı. Gittikleri yerde de birbirlerine eklenip çıkarak dünyanın en güzel cümlelerini oluşturuyorlardı. Sonra da yakınlaşmak isteyen cümleler bir araya gelerek paragraf halini alıyor, paragraflarının güzelliği karşısında da onları bir insanın okuyamamasını düşünerek kendi aralarında eğleniyorlardı. Üstelik isteyen kelimeler bu cümlelerden kendi iradesiyle çıkıp gidebiliyordu da. Kendinden bir kelime eksilen cümle anlamından asla bir şey yitirmiyor, diğerleri bu açığı hemen kapatıyordu. Ancak hiçbiri bu cümlelerden kolay kolay çıkmıyordu. İsteyen kelime, sadece bir süreliğine dinlenmek için çıkıyor; anlamını güçlendirdikten sonra yine aynı cümleye geri dönüyordu.
Yokuş
Harfler dışarıda kısa sürede kaybolup giderken kelimeler için asıl iş şimdi başlıyordu. Sokaklarda hiçbir cümlenin öğesi olmadan başıboş dolanan kelimeler, ilk anda şanslılarsa yoldan geçen bir yazara ilham olarak gidiyor; değillerse de yeni küfür arayışında olan birinin yarattığı küfre dâhil olup istemedikleri anlamlara bürünüyorlardı. Hatta Beyaz Saçlı İnsan bile onlarla başa çıkamadığı için yanlarına sinsice yaklaşıp güzel bir cümle kurma vaadiyle kandırıyor, sonra da en iğrenç cümlelerin içinde kullanarak morallerini iyice bitiriyordu. Bu kelimelerden bir de noktalama işaretleriyle beraber olanlar vardı ve bu durum onların kaderini derinden etkiliyordu. Zira yeni bir cümleye girmek için yanlarındaki noktalama işaretini de dâhil etmek zorundaydılar. Bu da yeni cümlelere dâhil olmalarını oldukça zorlaştırıyordu. Genellikle bütün cümlelerden ret cevabı alıyor, ardından da insandan olabildiğince uzak yerlere doğru yola koyuluyorlardı. Gittikleri yerde de birbirlerine eklenip çıkarak dünyanın en güzel cümlelerini oluşturuyorlardı. Sonra da yakınlaşmak isteyen cümleler bir araya gelerek paragraf halini alıyor, paragraflarının güzelliği karşısında da onları bir insanın okuyamamasını düşünerek kendi aralarında eğleniyorlardı. Üstelik isteyen kelimeler bu cümlelerden kendi iradesiyle çıkıp gidebiliyordu da. Kendinden bir kelime eksilen cümle anlamından asla bir şey yitirmiyor, diğerleri bu açığı hemen kapatıyordu. Ancak hiçbiri bu cümlelerden kolay kolay çıkmıyordu. İsteyen kelime, sadece bir süreliğine dinlenmek için çıkıyor; anlamını güçlendirdikten sonra yine aynı cümleye geri dönüyordu.
Her bayram maziye demir atar gönül gemisi, dem bu dem ki eksilen dostlar yâd edilir. Nefeslere, ömrün bir yerlerinde gizlenmiş o demleri hatırlatan cümleler eklenir. Sen yine de ümit et, hep inan, çok sev, çoğu kez affet, itinayla iyileştir, pek kırılma, hiç kırma, elinden geldiğince sabret ve unutma: Bu bayram en keyifli bayramın olsun, bir sonraki bayrama kim öle kim kala.
Sayfa 3 - Kudret Ayşe Yılmaz
Söylediklerimiz bizi ele vermeyen, fazla düşünmeye gerek görmediğimiz cümleler. Oysa içimizde binlerce kez elekten geçirip süresinden gelemediğimiz, her seferinde bizi mağlubiyete uğratan meseleler yer kaplıyordu.
A7 KİTAP YAYINCILIKKitabı okudu
32 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.