Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sanat uzmanları ya da eleştirmenler edebiyat, müzik ya da resimde zaman'ın nasıl ele alındığı üzerine tartışırlarken, zamanın tespiti yöntemlerinden söz ederler. ... Zamanı geri çeviremezsin derler. Bu bir tek, geçmiş geri getirilemez anlamında doğrudur. İyi de, şu geçmiş denen şey özünde neyin nesidir? Geçip gitmiş olan şey mi? O zaman, 'geçip gitmiş' ne demektir, özellikle de geçen her anın, gelgeç olmayan şimdiki zamanın gerçekliğini herkes geçmişte buluyorken? Geçmiş bir anlamda şimdiden daha gerçek, en azından daha durağan, daha kararlıdır. Şimdiki zaman parmaklarımızın arasından akan kumlar gibi kayar gider ve önemli, ele gelir ağırlığı ancak anılarda kazanır.
Bizde insan önce birey olacak, haklarını alacak, cinsel kimliğini çekinmeden paylaşabilecek ve sonra edebiyatçıysa bu pencereden bakarak ürün verecek, yayımlanmasını isteyecek, kitapevi bulacak, editörce yayımlanmasında sakınca görülmeyecek, basılan eser ilgi uyandıracak, okurunca çekinilmeden satın alınacak, eleştirmenler tarafsız değerlendirme yazacak. Yazar, bu eseri yüzünden horlanmayacak, hakkında dava açılmayacak. Aramızda kaç Oscar Wilde, Jean Genet, Henry Miller dolaşabiliyor ki?!
Reklam
656 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
TİMŞEL
“Hep bu kitabı yazmak istedim, bu kitabı yazabilmek için çalıştım, bu kitabı yazabilmek için dua ettim.”
John Steinbeck
John Steinbeck
Bu kitabı ablam hediye etti ve hayatımda yaşadığım en büyük aydınlanmalardan birinin sebebi oldu. Anatomik olarak kitaba baktığımda atmosfer olarak 18.yy sonu ve 19.yy başı Amerika tarihi seçilmiş. Kızılderililerle savaşılan zamanlardan 1. Dünya Savaşına kadar uzanıyor hikaye. Amerikaya göçen ailelerin Salinas Vadisin'de kurdukları her biri birbirinden farklı hayatlar ve bu hayatların ustaca birleştirilmesi ile ortaya böyle harika bir roman çıkmış. Ayrıca Steinbeck'ten otobiyografik izler de taşıyor. Kitapta konu olarak iyi karakterin ailesi ile yaşadığı çekişmeler, kötü karaktere aşık olması sonucu başına gelenler ve çocuklarının, hamurlarındaki kötü duygulara karşı gelmek için yaşadıkları bunalımlar çok akıcı bir şekilde anlatılmış. Eleştirmenler modern bir "Habil ile Kabil hikayesi" olarak adlandırmışlar. Kitabın bir bölümünde Habil ile Kabil hikayesi yani iyi ile kötünün en kadim hikayesi derinlemesine parçalanıp analiz edilerek, insanlığın en büyük çekişmelerinden birine ışık tutmuş ki aydınlanmayı yaşadığım nokta da burası oldu zaten. Tanrının Kabil'in hediyesini kabul etmemesi ile kabil'in "reddedilmiş çocuk" konumuna gelmesi günümüz psikanalizi açısından bakıldığında Kabil'in davranışlarını açıklamada aşırı uyumluydu. Başımı kaldırdığımda uzun bir süre odamın tavanını izleyip dış dünyaya geçmek istemediğim ve uzun zamandır bu duyguya hasret kaldığımı farkettiğim bir kitap oldu benim için.
Cennetin Doğusu
Cennetin DoğusuJohn Steinbeck · Sel Yayıncılık · 20176,3bin okunma
"Yalancı Arkadaşlık " otuz bir yıllık Trujillo Dönemi' nin en önemli tiyatro olayı olmamış mıydı? Eleştirmenler, gazeteciler, profesörler, papazlar, aydınlar göklere çıkarmamışlar mıydı bu oyunu?
Sayfa 32 - Can Yayınları.
“Okullardan denetmenler, eleştirmenler, bilgili insanlar ve hayal gücü kuvvetli yaratıcılar yerine koşucular, atlayıcılar, yarışçılar, vasıfsız işçiler, gaspçılar, kapkaççılar, havacılar ve yüzücüler çıktıkça ‘entelektüel’ kelimesi tam da hak ettiği şekilde küfür haline geldi tabii.”
"Kitaplar yalnızca anlam yapıları değildir, aynı zamanda yayımcılar tarafından üretilmiş ve kâr etmek amacıyla piyasada satılan metalardır da. Tiyatro yalnızca edebi metinlerin bir araya getirilmesi değil, aynı zamanda izleyicilerin tükettiği, kâr etmek için kimi insanların (yazarlar, yönetmenler, aktörler, sahne görevlilerinin) istihdam edildiği kapitalist bir iştir. Eleştirmenler yalnızca metin çözümleyicileri değildir, aynı zamanda (genellikle) maaşlarını devletin verdiği, öğrencilerini ideolojik açıdan kapitalist toplumdaki işlevlerine hazırlayan akademisyenlerdir. Yazarlar yalnızca birey-ötesi zihinsel yapıların aktancıları değill aynı zamanda satabilsinler diye meta ürettikleri yayınevleri tarafından kiralanmış işçilerdir."
Reklam
208 syf.
6/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Ali Rıza, kızı Melek, evlatlık Hikmet kitabın ana kahramanları fakat hikaye içinde hikaye vardı, olayların akışı karışık geldi ve maalesef koptum kitaptan. Yazarın Kayıp Aranıyor adlı diğer romanı çok güzeldi, bu romanı onunla kıyaslayınca çok sönük kalıyor, zaten eleştirmenler de bunun bir romandan ziyade roman denemesi olduğunu söylemişler. Hasta olduğu için bir erkeğe gece boyu refakat eden bir kızın adının çıkması ve neticesinde gelişen olaylar, bir kızın berber yanında çırak olması ve berber dükkanı açması, Hikmet karakteri üzerinden yalnızlığın tasviri, hırsızlığa rağmen tevkif anında dostluğa vefa gibi konular içeriyordu. Kitabın karışıklığına rağmen sonunu beğendim. Benim gibi, yazarın tüm kitaplarını okumak isteyenler tercih edebilir; aksi halde yazarın tercih edilecek çok daha güzel kitapları var.
Medarı Maişet Motoru
Medarı Maişet MotoruSait Faik Abasıyanık · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20222,121 okunma
bütün yayımcıların yüzde doksanının başlıca niteliği başarısızlıktır.bir yazar olarak hepsi başarısızlığa uğramışlardır.onların masalarının başında oturmayı, satışlarına ve dergi sahiplerine köle olmayı,yazma mutluluğuna yeğ tuttuklarını sanma.hepsi yazmaya çalışmış ama başaramamıştır.işte işin paradoksal yönü de burada.edebiyatta başarıya giden merdivenin her basamağı, edebiyatın başarısız yaratıkları,bu polis köpeklerince korunur.yayımcılar ,yayımcı yardımcıları , bunların çoğu,sonra gazete ve dergilerin düzeltmenleri, bunların hemen hemen hepsi , yazı yazmayı denemiş ama becerememiş insanlardır.ama yine de yeryüzündeki bütün yaratıkların içinde bu iş için en uygunsuzu olan onlar neyin yayınlanıp neyin yayınlanmayacağına karar verirler.hiçbir yenilik getiremeyeceklerini, içlerinde o tanrısal ateşin yanmadığını kanıtlayan bu insanlar yenilikleri ve dehaları yargılarlar.onların ardından daha kalabalık bir başarısız kimseler güruhu olan redaktörler gelir.bana onların şiir ya da öykü yazmaya kalkışmadıklarını , böyle bir şeyi akıllarından bile geçirmediklerini söyleme.çünkü hepsi bu işi denediler ve başaramadılar.ama sen benim redaktörlere ve eleştirmenlere ilişkin fikirlerimi bilirsin.büyük eleştirmenler vardır ama bunlar kuyruklu yıldızlar kadar enderdir.eğer bir yazar olarak başarısızlığa uğrarsam o zaman yayımcılık yapmaya hak kazanırım.ne olursa olsun öyle de geçinip gideriz.
Belki de eleştirmenler haklıdır. Estetiğin dünyasında, akıl neredeyse her zaman algıdan sonra gelir.
Wabi - Sabi
Wabi - Sabi
128 syf.
8/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Aklı Başında Her İnsan Biraz "Deli"dir
Not: Bu inceleme, bir incelemeden çok daha fazlasıdır. Yazım uzun olduğu için ve anlaşılma kolaylığı sağlamak adına sekiz bölüme ayırdım ve böylece daha ilgi çekici olduğunu düşündüğünüz yerlere gidip okuyabilirsiniz: – Giriş – Kitapla İlgili Düşüncelerim – Nietzsche'nin Ailesinin Sağlık Geçmişi – Nietzsche'nin Sağlık Geçmişi – Turin
Nietzsche Neden Delirdi?
Nietzsche Neden Delirdi?Ayşe Şirin Çakmakçı · Scala Yayıncılık · 20242 okunma
Reklam
Sonuçta neden inanılmasın? Hiç kimsenin inanmaya zorlanamayacağı gibi, aynı şekilde hiç kimse de inanmamaya zorlanamaz; ama buna benzer tartışmaların bizi doğru anlayış tarzına yönelttiği aldatmacasıyla kendimizi tatmin edemeyiz. Kabul edilmez özür diye bir şey varsa, bu işte odur. Cehalet cehalettir; cehaletten herhangi bir şeye inanma hakkı
Batılı eleştirmenler...Kur'an'ın çifte standart uyguladığından şikayet edilir: Örneğin miras kanunu, bir kadının erkek kardeşinin (aile kurmak için mehre ihtiyacı vardır) aldığının sadece yarısını alabileceğini bildir­mektedir. Yine, kadınların kanun önünde tanıklıklarına izin verilmekte ama erkeklerin tanıklığının yarısı kadar değerli kabul edilmektedir. Yirminci yüzyıl açısından bakıldığında -- şimdi bile kadınlara eşit haklar tanınması için mücadele verildiğini unutmamamız gerekir - Kur' an' daki bu kanun yasaklayıcı, kısıtlayıcı gibi görünmektedir. Ama yedinci yüz­ yıldaki Arabistan' da tam bir devrimdi. İslam öncesi çağda kız bebekler öldürülürken, kadınlar hiçbir hakka sahip değilken hayatın kadınlar için nasıl olduğunu bir düşünelim. Tıpkı kö­leler gibi, kadınlara da yasal kimlikleri olmayan aşağı var­lıklar gibi davranılıyordu. Böylesine ilkel bir dünyada Hz. Muhammed'in kadınlar için yaptığı şey son derece sıra dışıy­dı. Bir kadının tanıklık yapabilmesi ya da kendi adına miras hakkı olması fikri, son derece şaşırtıcı ve hatta bazıları için akıl almazdı. Hıristiyan Avrupa'da da kadınların benzer hak­lara sahip olabilmek için on dokuzuncu yüzyıla kadar bekle­mek zorunda kaldıklarını unutmamak gerekir:
Sayfa 295 - Koridor Yayıncılık.
Virginia Woolf
Ne var ki geçerli olan erkeklerin değerleridir. Kabaca söylersek, futbol ve spor 'önemlidir'; modaya düşkün olmak, giysiler satın almaksa 'önemsiz'. Ve kaçınılmaz olarak bu değerler hayattan alınıp kurmacaya taşınırlar. Savaşı konu edindiği için bu önemli bir kitap, diye karar verir eleştirmenler. Bu kitapsa önemsiz, çünkü bir salondaki kadınların duygularını konu edinmiş. Bir savaş alanı sahnesi bir mağazadaki sahneden daha önemlidir- her yerde ve çok daha az göze çarpacak biçimde değer farklılığı mevcuttur.
Sayfa 81 - Sia YayınlarıKitabı okudu
Yine de saplantı madalyonunun olumlu bir yüzü var: Üretken­lik. Shakespeare her biri ortalama üç saat süren 37 oyun ve 154 sone yazdı. Bir insanın tek başına bunların altından kalkamaya­cağını düşünen bazı eleştirmenler Shakespeare'in dramlarını bir ekibe ya da yazı komitesine mal ediyorlar. Bu eleştirmenler muh­temelen Leonardo'nun yüz bin çizimini ya da on üç bin sayfalık notlarını, Bach'ın bir haftada yazdığı üç yüz kantatı, Mozart'ın otuz yılda yaptığı sekiz yüz besteyi (aralarında birkaç tane üç sa­ atlik opera da var), Edison'ın 1.093 patentini, Picasso'nun yirmi bin sanat eserini ya da Freud'un yüz elli kitap ve makalesi ile yirmi bin mektubunu da hiç duymamışlardır. Einstein 1905'te yazdığı beş makaleyle tanınıyor ama bunun dışında 248 makale daha yaz­ mıştı. Saplantılı üretkenlik dehayı inkar etmek için bir sebep değil, bir deha alışkanlığıdır.
Antropoloji, psikoloji ve tarih gibi alanlarda yazılan eserleri herkes okuyabilir ancak dönemin kaynaklarının kısıtlamalarını bilen bir tarihçi, yerel kabilelerle uzun yıllar temas kuran bir etnograf ya da birçok hastayla haşır neşir olmuş bir psikiyatrist, bu eserlerin oluşma aşamalarını ve yazarların yapmak zorunda kaldıkları stratejik tercihleri daha iyi anlayacaklardır. Üretici ile pasif tüketici arasındaki farkı, yönetmenlerle eleştirmenler arasındaki tansiyondan da görmek mümkündür.
Sayfa 313Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.