Yoksulluk asla ilahi bir plan değildir. Sömürgecilerin uydurduğu bir yalandır. Yaratanın eğer açlık ve yoksulluk ile insanları hizaya sokmak gibi bir niyeti olsaydı; denizlerde balık, ağaçlarda meyve, toprakta bereketi doğa bize karşılıksız sunmazdı. Birileri bu kaynakların tamamını ele geçirmek için bir düzen kurdular dünyada. Öteki dünya aldatmacasının, beyin işgalinin altında da bu sebep yatar. Oysa her insana aklı, vicdanı ve emeği karşılığında ihtiyacı olan her şeyi doğa kendisine vermiştir. Gücü ele geçirenler sosyal devlet eksikliği ve emeğin örgütsüz güçsüzlüğü karşısında sadece kaynakları değil, emeği bile sömürecek düzeni kurmaktan çekinmediler. Önder Karaçay
Akledebilmek
Ansızın kaçmak ister ya insan, ben de ansızın gönlümden dilime,dilimden emeğime nasip olanlara kaçmak doğrusu kavuşmak istiyorum. Bakalım fark etmeden neler dökülecek merakıyla kendime yetişmeye çalışırım.Ney-in içindeyim hangi tınılarda dinliyorum nasibime düşenleri,benimle birlikte pişenleri.. bazen bir ney eşliğinde bazen de gelişigüzel rastlantının gelişinin güzelliğine eşlik ediyorum. Bu yazıyı yazarken bana eşlik eden güzel tını da Ross Daly- Hatif adlı eseri ✨ Kendi içimi okumayı,fark etmeden benimsediklerimi akıl ve gönül süzgecinden geçirip sindirmeyi ne çok seviyorum🍃 bazen bir kelimeyi notlarıma yazıyorum ‘diyorum ki bakalım nasıl harmanlanacak bu kelime.. hangi cümlelerin tadı,tuzu olucak (: bugün notlarımın gözbebeği ‘akledebilmek. Bana bir emeğin istikrarını hissettiriyor. Derine inmeyi oralarda adabınca canlı kalıp,canlı tutabilmeyi anımsatıyor. Bu zamanda derin kavramımızın bile tabiatı yaralandı. Her sözün bir canı vardır, seni gönlünden vurur.. sözümün gereği nisyana uğramadan devam edeyim. Akledebilmek, ilahi ikrama şükürle sarılmaktır, kıymet bilmektir. Akledebildiğin an kurduğun bağların bereketi de artar. Nefes aldığımız süre boyunca hakkıyla, güzellikle Akledebilmeye yakınlaşanlardan, yaşayanlardan olmamız nasip olsun bizlere 🌸 zira bu hayatta hep ne oldum değil ne olacağım demenin sahiliğiyle nefes almalıyız ☘️
Reklam
"Aşkı toplarız tarlalardan yaz vakti." dedi dedem bize çalşan insanları göstererek. Harman yeri șenlik yeriydi sanki. Emeğin ve alın terinin rahmeti sinmişti Köyünaltı'na. Aşkınan çalışan insanların yorulmadığını onların aşkı hasat etmelerinden anlardık. Alınlarından damlayan terdeki helal kokusunu, karıştığı rüzgârdan
• Birçok eleştirmen, sanatın temel özelliklerine değil, eserdeki ahlâksızlık oranına dikkat eder. Bunlar genellikle, halkçı görünerek, sanatın temel özellikleri dışına çıkan eserlere, cinsellik içeren çalışmalara, yoksulluk edebiyatlarıyla süslenmiş hikâyelere önem verirler. Eleştirmenler sanata bir şey katamadıkları gibi, sağlıklı bir eleştiri
Kanun hep daha fazla çocuk yapılmasını istiyordu ki az ücretle çalışacak yeteri kadar işçi bulunsun. Ayrıca işçilerin sömürülmesi emeğin bütün asaletini ortadan kaldırıyor, emek gerçekte değerlerin en kıymetlisi olduğu halde dertlerin en beteri gibi görülüyordu.
Sayfa 37 - Yordam YayınlarıKitabı okudu
Tembellikten üreyen medeniyetin sonu: "Tek Dişi Kalmış Canavar Olmak"
Çalışmanın kölelere ait olduğu bir toplum ne kadar gelişebilir? Elin, ayağın yapacağı işleri zulüm görmek; acı, ızdırap, yorgunluk görmek onları tamamen kölelerden beklemek hangi ahlâka sığar? Emeği, çalışmayı, alın terini hor gören medeniyetin tek dişi kalmış canavardan ne farkı var? Rahmeti, bereketi, emeği, alınterini kutsal kabul etmiş anlayışın, inanışın insanları çalışmayı, hürriyeti elinden alınmış insanlara terk edebilir mi? Bizim kültürümüz de çalışmak ibadet değil mi? İşleyen demirin pas tutmadığı, akan suyun yosun bağlamadığı, alın terinin kurumadan emeğin karşılığının verildiği medeniyette, coğrafyada kim tembelliği sevebilir ki? Durduğu yerde yüzyıllarca durmuş sahip olduğu iyilik,düşünce, inanç anlayışını yaymak adına kılını kıpırdatmamış toplumlardan ne beklenir? Teorileri, özdeşikleri, türlü matematikleri, mitleri, öğretileri, felsefeleri ne kadar besler ruhu, ne kadar doyurur? İlim duyurulmak ister, irfan ister, edep ister, ahlâk ister dolayısıyla cihad ister. Ne mutlu o dişi söküp cehalet,sapkınlık, gaflet canavarını zararsız hale getirecek, insanlığın ruhunu, onurunu yeniden dünyaya giydirecek ilim ve diriliş erlerine... 02.09.2023
Süha Murat Kahraman

Süha Murat Kahraman

@SuhaMurat
·
6yıl
"...Batı dillerinde "çalışma" anlamına gelen travial, Latince'de bir tür işkence aleti olan tripalitum'dan türemiştir. Yine Romalılar'ın kullandığı labour sözcüğü de "zahmet,yorgunluk,acı,ızdırap" gibi çağrışımlara sahiptir. Bizde de "emek" sözcüğü - batı dillerine benzer biçimde- " sıkıntı, zahmet ve yorgunluk" anlamına gelmektedir. Yani, geçmişte çalışmak kölelere özgü, aşağılık bir iş ya da ceza olarak görülmüştür. Antik çağ filozofları, birçok konuda ihtilaf halinde olmalarına rağmen, çalışmanın kölelere özgü aşağılık bir iş olduğu konusunda hemfikir olmuşlardır..." Sosyal Bilimlerde Temel Kavramlar,Aöf Yayınları
Reklam
15 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.