If I must die,
you must live
to tell my story
to sell my things
to buy a piece of cloth
and some strings
(make it white with a long tail).
So that a child, somewhere in Gaza
while looking heaven in the eye,
awaiting his dad who left in a blaze —
and bid no one farewell
not even to his flesh
not even to himself —.
Sees the kite, my kite you made, flying up above,
and thinks for a moment an angel is there
bringing back love.
If I must die
let it bring hope,
let it be a story.
Rıfat el-Arir
İlla ölmem gerekiyorsa,
Sen yaşamalısın.
Hikayemi anlatmak için,
Eşyalarımı satıp bir parça kumaş ile uzun kuyruklu ve beyaz teller satın almak için.
Gazze’de, bir yerde bir çocuk, cennetin gözlerinin içine bakarken,
Kendi bedenine bile veda etmeden giden babasını beklerken,
uçurtmayı görür…
Senin yaptığın uçurtmayı,
Ve bir an için bir meleğin ona sevgiyi geri getirmek için orada olduğunu düşünür.
Eğer ölmem gerekiyorsa,
Umut getirsin,
Bir masal olsun bu uçurtma…
O halde eğer akılda tutulacak bir şey varsa o da kuşların büyük bölümünün bu görev paylaşımını en uygun çözüm olarak gördüğüdür. Hem de kuşkusuz bizden çok daha önce!
Mısra mısra yazalım mı hayatı
Ekmekle başlayıp sonra sanatı
Rüya ile gerçek arası bir anda
Vaktin sayısızlığına tanıksın
Evveli olmadan da beni tanırsın