Rahmetli dedem, ilkokul yıllarımda coğrafya bilgimin iyi olduğunu bilir ve zaman zaman, "Dünyanın en kısa günü, en uzun gecesi, senenin hangi dönemlerine denk gelir?" diye sorardı. Ben de her seferinde, coğrafya bilgime güvenerek, "Kuzey yarımküre için 21 Aralık, Güney yarımküre için 21 Haziran'dır." şeklinde cevap
Gözlerim en kapalıyken, en iyi gördüğüm anda
Tüm gün önemsiz şeyler görürler zira;
Lakin uyudum mu, bakarlar sana rüyamda
Ve karanlığı delip geçerler, parıldayıp karanlıkta
O zaman sen, gölgesi bile ışık veren diğer gölgelere
Nasıl mutlu bir gösteri sergiler gölgenin sahibi
Ondan daha berrak ışığıyla güne
Işıldarken böyle gölgen, görüşü olmayan gözlere
Nasıl da kutsanır gözlerim, söyle
Baksalar sana günün içinde
O tatlı titreyen gölgen, ölü gecede
Kalıyorsa, ağır uykumu geçerek, görmeyen gözlerimde?
Bütün günler gecedir görüşüm için, seni görene dek
Ve rüyalar seni gösterince, parlak günlerdir geceler.
.
- Ya sen, görmeyeli neler yapıyorsun?
- Ben çoğu geceler içiyorum, dedi. Şakağımdaki ağrıyı duymamak için. Bir çeşit umutsuzluktan kurtulmak için içiyorum. Belki kendi kendimden. İki çeşit içen vardır. Biri benim gibi, kurtuluşu içkiden beklemenin utancıyla içer. Bir de şu çevrendekilere bak. Bunlar neden içiyorlar? Toplum içinde yaşamanın baskısını, yükünü hafifletmek için. Çekinmeden bağırmak, yüksek sesle gülmek için. Sokakta hiç gülmemek için burda gülerler. Böylesi az içer. Ya ben? İçiyorum da kurtulabiliyor muyum? Belki yalnız baş ağrısından....
- Ya içmediğin zamanlar?
- O zaman ararım
- Hep arayacaksın sen. Ya resim, ya kitap...
- Tutamak sorunu. İnsanın bir tutamağı olmalı. Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. Kimi zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine, sanatına. Çocuklarına tutunanlar vardır. Herkes kendi tutanağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır. Gülünçlüğünü fark etmez. Ben toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum: Gerçek sevgiyi! Bir kadın. Birbirimize yeteceğimiz, benimle birlik düşünen, duyan, seven bir kadın!
- Senin aradığın kadın dünyada yok, dedi. Bulamazsın, öyle kadın olmaz. İnsan bulabileceğini aramalı, dedi.
"Sustu. konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı."
Marcel Proust’la sonunda tanıştık. Bu tanışmayı birbirimizi tanımak adına bir adım olarak görüyorum ve devamının da geleceğini düşünüyorum. Kitapla ilgili yazılacak çok fazla şey var. En başta Proust’u anlamak -anlayamamak- ya da anladığını sanmak, bazen gelen acaba ben mi gözümde büyütüyorum düşüncesi, onun uzun betimlemeleri, tam sıkılmaya başladığında gelen o anlamlı “cümlecik”, müzik ve onun etrafında kurulan dünya, zaman, iyi geceler öpücüğü, tam sıkılmak üzereyken karşımıza çıkan Swann ve aşkı ve daha bir sürü bir şeyler… Özetle tanıştığımıza memnum oldum Kayıp Zamanın İzinde, tekrar görüşmek üzere!
Swann'ların TarafıMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 20214,240 okunma
Romanda yaşananlar, Gül Limanı Otelinde bir sahil kenarında geçiyor. Bu otel içinde zaman geçiren herkese mucizevi bir mutluluk getiriyor. Sanırım romanın konusu en kısa tabiriyle insanların ani kararları ve bunun sonuçlarını sorgulamayışı etrafında dönüyor. Yine de her şey gün sonunda tatlıya bağlanıyor, umarım her zaman böyle güzel romanlara denk gelirim. Okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. İyi geceler 1k ailesi.
Aşk MektuplarıDebbie Macomber · Epsilon Yayıncılık · 2016226 okunma