Yüzünü, sesini, kokusunu bilmeden özlediler birbirlerini.
Birbirlerini görmeyerek bir aşka ihanet mi ettiler yoksa bir aşkı kendi arzularından bile mi korudular, bilemiyorum.
Şu küskün ışıklı sonbahar gününde, adını, yüzünü, sesini bilmediğim, kendi hayatımın girdabında varlığını dalgaların kapattığı, bazen yalnızca bir siluet halinde sezebildiğim isimsiz bir hayali özlerken bile onların aslında aşklarına "ihanet" ettiklerini düşünüyorum.
Beğenilmemekten çekindiler herhalde.
Birbiriyle kaynaşan ruhlarını öksüz bıraktılar, bedensiz bıraktılar, şehvetsiz bıraktılar.
Bir hayal olarak kalmak istediler.
Sadece bir hayal.
Beğenilen bir hayal.