Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.7
Ercan Kiraz
Ercan Kiraz
@erc4nkir4z
-petrichor
-Okuduklarını hatırlamaya/anlamaya çalışan biri…
İngilizce Öğretmenliği
Lisans
22 okur puanı
Aralık 2023 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
200 syf.
7/10 puan verdi
Şeytan ayrıntıda gizlidir…
Ahmet Ümit’in anlatım tarzını ve kalemini çok beğenmeyi başladım. Başkomiser Nevzat Bey ve yardımcısı Ali’in olağanüstü olayları çözme macerasını anlatan kitap,okuru sıkıcılığa itmeden olayları iyi bir kurguyla anlatıyor. Benim en çok hoşuma giden ise hikayeler bölüm bölüm şeklinde ayrıldığı için rahatlıkla okunabiliyor. Bir bölümü bitirince diğerinin de ona benzer olduğunu düşünüyorsunuz ilkin ,ama tamamen farklı bir olay anlatılıyor her bir bölümde. Bir Ses Böler Geceyi kitabını okumuştum ,o kitap bir konu hakkındaki ama eğer çabuk sıkılıyorum polisiye romanlarını okurken diyorsanız bu kitap kısa kısa 18 hikaye barındırıyor. Anlatımı sizi yormadan merak uyandırıyor…
126 syf.
·
Puan vermedi
Tavsiye kitap etkinliğinde bana tavsiye olarak gelen kitaplar arasında adından dolayı dikkatimi çekmesiyle onunla beraber 4 kitaplık anketten oluşan etkinlikte kazanan en son “İsmet Özel-Taşları Yemek Yasak” kitabı oldu. Kütüphanemde yer vermek için okumaya başladım. İsmet özelin okuduğum ilk kitabıydı. “Özgür” kelimesinin açıklaması olan kısımda bakış açımın ne kadar da sınırlı olduğunu anladım. Özgür “özü gür” olan insanın özü ve fıtratı İslam’dır ve bu özü gürleştirmek gerekir. İsmet Özel Taşları yemekten kastettiği kişilerin yapması gereken görevler onlara yüklenen sorumluluklar ve kişiden fıtratının gereği yapması beklenen amaçlar vardır. Eğer kişi bu amaçları yerine getirmezse taş yemek ne kadar gereksiz ve tuhafsa aynı şekilde de bunları yapmamak ve hayatına devam etmek de bir o kadar tuhaf ve acizliktir. Daha da detaylısı için kitabı okumanızı ricayla tavsiye ederim… Ben beğendim aynı fikre yakın kişilerin de beğeneceğini düşünüyorum, okunması gereken kitaplar arasındadır. Anlatım tarzının bu kadar etkileyici olduğunu anladıktan sonra İsmet Özelin diğer kitaplarına bakmaya başladım. Tavsiyeleriniz varsa yazarsanız sevinir. Üç Zor Mesele dikkatimi çekti.
90 syf.
7/10 puan verdi
İdam kararının uygulanması gereken suçlar veya durumlar nelerdir bunu sorgulamak üzere yazılmış bir kitap gibi görünsede bunu mahkumun son ana kadar hangi suçu işlediğini öğrenemediğinizde asıl işin burada kararı sorgulamak olduğunu fark ediyorsunuz. Yazar tamamen kararın karşısında durup suçunun idam kararı karşısında ne kadar da değersizleştirildiği üzerine yoğunlaştıkça yoğunlaşıyor. Kısa bir kitap olmasına rağmen kitap birçok konuyu detaylı ele alırcasına size hissettirme konusunda başarılı. Nezaketle tavsiye ederim.
Okur Takip Önerileri
142 syf.
8/10 puan verdi
Şevket Rado’nun okuduğum ilk kitabı. Başta acaba diye adından yola çıkarak yaptığım tahminlerin hepsini çürütüp anlatım dili ile beni etkileyen güzel kitaplardan. Bölüm bölüm bir çok konudan esinlenerek hayatın içinden güzel bir sohbet atmosferi ile devam ediyor kitap. Her bölümde farklı bir şeyler öğrenmenin verdiği mutluluk beni daha da motive etmişti. Kitap yazar seçer bence,yazar kitabı değil…Nezaketle tavsiye ederim.
176 syf.
9/10 puan verdi
Dil Bilim hocamızın beni tanıştırdığı Ahmet Şerif İzgören’in en sevdiğim kitabı oldu kısa sürede. Kitap alışık olduğumuz yazarın kendi üslubu ile sanki sizinle bir telefon görüşmesi yapıyormuş ve siz de tavsiye istemişsiniz gibi. İsmi dikkatimi çekmişti,bir başlayıp bitirinceye kadar okuyup bıraktığım kitaplarım listesine girdi de. Kitabı özellikle vakit bulamayıp okuma imkanım yok ve bir kitaba başlayınca çok kolay sıkılıyorum diyenler için nezaketle tavsiye ederim.
Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir HayvandırAhmet Şerif İzgören · Elma Yayınevi · 202223,8bin okunma
159 syf.
8/10 puan verdi
İnsan yıllarca bilgi edinip durur yalnız tam anlamıyla ne zaman buldum diyebilir bilmiyorum.Bir filozof olan Beydebâ’nın , krallığı zulme ve adaletsizliğe yuva yapmış Kral Debşelî adındaki hükümdara nasihatta bulunmak üzere saraya gitmesiyle başlar. Kral ilkin bunu hadsizlik olarak gördüğünden önce idamına sonra vazgeçip zindana atılmasına karar verecek kadar kendi yanlışını görmekte afallamıştır. Sonunda gördüğü rüyada yıldızların var oluşunu sorgulayan kral Beydeba’nın serbest bırakılmasını emreder. Nasihatlarını tekrar anlat ben dinleyeceğim diye ricada bulunur. Sonra bundan çok etkilenip filozofun kabul etmemesine rağmen onu vezir yapar ve sonunda ona Kral Debşelî’yi yani kendisini anlatacak bir kitap yazması için bir sene verir. Filozof yanına bir talebesini de alarak bir hücrede bunu yazmaya başlar. Ciddi ,bilgilendirici aynı zamanda mizah içeren bir kitap yazması gerektiğini bilir. Bunun için olayları hayvanların dilinden aktarır. Bilmeyenler bunu bir mizah aracı olarak alır eğlenir, anlayanlar ise derin düşünüp ders çıkarır…
50 syf.
8/10 puan verdi
STEFAN ZWEIG-Mecburiyet
Stefan Zweig’ın savaş karşıtı bir yazar olduğunu bir çoğumuz duymuştur. Bu kitap da onun bu görüşlerini bir hikâye üzerinden anlatılmaya çalışıldığı bir eser olmuş. Baş karakterimiz yıllarca eşiyle beraber bir olayın senaryosunu çalışır, bu senaryo ise şudur: mektup gelecek mektupta askere çağrıldığı yazılacak ve onlar da hemen oracıkta mektubu yırtacak ve hayatlarına devam edeceklerdir. Daha sonrasında o gün gelir mektup ulaşır ama adam bir türlü bu dediğini yapamıyordur. Üstünde sorumluluğun getirdiği ciddi bir baskı vardır. Emirin üstünüzde bir etkisi vardır ya tam da ondan. Askere çağrılan adam evdeki eşine verdiği söz ile yapması gereken sorumluğu arasında kalıp gider fakat önceden hep savaşın hazzedilmeyecek bir şey olduğunu buna alet olmayacaklarını söylerken şimdi gitmek zorunda hissediyordu. En son eşinin bütün ısrarların küsmesine rağmen gider ve tren istasyonunda hayatın gerçeklerini görür birkaç yaralı asker omuzlarda, sedyelerde taşınıyorlar. Adam orada düşünmeye başlar benim sonum da böyle olacak bizi bir hiç uğruna savaştırıyor kimimiz ölüyor kimisi de sakat kalıyor diye derken birden dank eder ve eve döner. Eşi gitmeden onu orada beklemektedir ve bu dönüş onun yuvasının devamına vesile olacak sözlerin tutulduğu bir dönüş olur…
112 syf.
8/10 puan verdi
NEVAL EL SEDDAVİ- Sıfır Noktasındaki Kadın
Okuduktan sonra ben bu kitabı niye okudum ki dedirten kitaplardan. Olayların gerçek ve yaşanmış bir kadının başından geçenlerin olduğunu öğrendikten sonra da birkaç gün bunları düşünüp hayatın başka bir pencereden bakılınca çok da iyi varlıklardan(insanlardan) oluşmadığını da anlamış oldum. Çok detaylı girmek istemiyorum yalnız yazarımız bir araştırmacı, gazeteci ve cezaevlerine gidip bazen röportajlar yapmaya başlamış. Hayatı buraya kadar normal ve bir gün Kanatır Cezaevindeki bir mahkûm ve birkaç gün sonra idam edilecek olan Firdevs ile tanışmasına kadar. Firdevs hiç konuşmuyor bu da yazarın dikkatini daha da çekiyor. Yazar günlerce onunla bir röportaj yapma için gidip gelir, en son vazgeçtiğinde tam arabasının kapısını kapatıp gidecekken gardiyanlardan biri koşarak gelir ve Firdevs sizinle konuşmak istiyor diye seslenir. Yazar hemen onun yanına gider, yerde oturacak bir şey yok yalnız o ve Firdevs baş başa kalır. Firdevs başlar anlatmaya küçüklüğünden beri istismara uğramış bunu fark etmemiş olan kadın ilerleyen zamanlarda beden ticaretinin en kötü sokaklarından geçip zenginliklerin baş gezdiği ve ruhların birer kabz haline girip sadece bedenlerin kullanıldığı bir ortama düşer. Bu böyle devam eder gider en son buna dayanamayan Firdevs aynı ticareti onun üzerinden uygulamak isteyen kişinin canını boşluğun sessizliğine bir kesici aletle uğurlar. Böylece hapishaneye düşer. Firdevs sözünü bitirir daha sonrasında ise o hikayelerin bir sonuç kısmı olan idam sehpasına doğru götürülür yazar bunun etkisinden çıkamayıp bunları bir kitap haline getirir ve anlatır…
128 syf.
8/10 puan verdi
İMAM-GAZALİ- Virdlerin Tertibi ve Geceleri İhya Etmenin Fazileti
Asıl adı Kitabu Tertibi’l Evradi ve Tafsilü İhyai’l Leyl olan kitap, gündüzün virdlerini 7 kısmında anlatıp bunların zaman olarak hangi saatlere denk geldiğini ve bu vakitlerin nelerin nerde yapılması gerektiğini ve nasıl yapılırsa daha faziletli olacağından bahsetmededir. Gecenin virdleri ise 5 kısımdan oluşur. Bunları kitap çok detaylı her bir vakti teker teker ele alıp bunların kaynaklarını ve delillerini de sunmaktadır. Bize düşen bu vakitleri iyice öğrenip değerlendirmektir. Günümüz dünyasında çok meşgulüz ve hakkıyla ammelerde hasıl olan sevapları tam alamıyoruz. Bunun eksiğini yaşamamak için ise bu değerli vakitleri değerlendirip onlarca sevap kazanabiliriz. Çünkü bazı vakitler kitapta zikredilmiş ki bunlarda sevaplar derece derece o kadar yükseliyor ki hesaplayınca içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Rabbim bu sevapların kıymetini gönlümüze koysun inşaAllah. Gece kısmını ise hangi vakitlerde Hz. Muhammed (SAV) uyanır ve bunları nasıl değerlendirirdi kısmı bulunmakta. Bunları anlamaktan daha faziletli bir şey varsa o da uygulamaktır…
125 syf.
8/10 puan verdi
İMAM-I GAZALİ- Nefs Terbiyesi ve Ahlakı Güzelleştirme
Benim okumaktan en çok feyiz ve ders aldığım müellif İmam Gazalidir. Dinin sarsıntıya uğratılmaya çalışıldığı zamanda üstüne ordular dolu batıl inançlar yüklenmiş halde yoluna devam etmeye ve bir gönle ışık ve hidayet vesilesi olmak için çabalayan İmam Gazali’nin İhya’u Ulumu’id-Din eserinin orijinaş adıyla Kitabü Riyazeti’n- Nefs ve Tehzibi’l Ahlak kısmının okura ulaşması için kapaklanmış bir kitap haline getirilmiş eseridir. Sırayla bütün eserlerini okumaya gayret ettiğim nadir eserlerdendir. Ne zaman konuşulur? Ne zaman susulur? İfrat ve tefrit dengesini nasıl koruruz? İslam güzel ahlaktır hadisine nasıl olur da varis olabiliriz? Nefsin derdi ne zaman dermana dönüşür? Daha onlarca terbiye metotlarının cevabını barındıran baş ucu kitaplarım arasında. Nezaketle tavsiye edilir…
60 syf.
8/10 puan verdi
JOSE SARAMAGO-Bilinmeyen Adanın Öyküsü
Kütüphanede ders çalışırken biraz dinlenmek istedim. Dinlenme bir işi bitirdikten sonra başka kolay bir işe başlamaktır… Kısa bir kitap ilişti gözüme ben bu dinlenme arasında bitiririm diye aldığım bir kitap oldu. Bir sayfası resim diğer sayfası yazı sayılırdı, bana Martı kitabını hatırlattı bu yüzden. Kısa
80 syf.
9/10 puan verdi
Seneca-Mutlu Yaşam Üzerine,Hayatın Kısalığı üzerine
Kitabı ilk gördüğümde bir küçük gezinmek istedim sayfalarında,sonra ilk sayfadaki “herkes mutlu yaşamak ister,ancak yaşamı mutlu kılan şeyin ne olduğunu görmek konusunda zihinler kördür.” Cümlesini okudum ve bu kitabı okumam lazım demiştim. Kitap temel olarak bütün zenginliklerden üstün olan şeyin “erdem” olduğunu kabul eden Stoacıların felsefesini ve bunun karşısında duran Epicurus’un görüşü olan hazlar asıl hedeftir mantığına göre hayatın mutluluk kaynağını betimlemelerini güzel ve sorgulatıcı bir dil kullanarak antitezler sunuyor. Başta iki filozofun kendi arasındaki karşılıklı atışmaları ve görüşlerini neden savunduklarını yazdıklarını sanıp daha sonra bunun temelinde de asıl amacın bizi mutluluğa götüren aracın haz değil erdem olduğunu nasıl yaşadıklarıyla değil nasıl yaşamamız gerektiğini anlatmak olduğunu sezdiriyor. Kitapta “Bazı insanların inzivası meşguliyetle doludur” cümle aklımdan çıkmıyor. Bazen inzivada ve sorgular halde olduğumuzu düşünürken oysa zihnimizden onlarca görüş ve meşgaleler suyun üzerinde bir oraya bir buraya gidip bir yere vardığını sanan bir odun parçası gibi sürükleniyor,gözden kayboluyoruz…
Mutlu Yaşam Üzerine – Yaşamın Kısalığı ÜzerineSeneca · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20217,5bin okunma
344 syf.
9/10 puan verdi
Talha Uğurluel-Arzın Kapısı Kudüs Mescid-i Aksa
Hiç bir kitabın sayfalarını hızlıca çevirken bir derginin içinde rengarenk dünyada kaybolup gittiğiniz oldu mu? Ben bu kitabi ilk gördüğümde günlerdir okumak istediğim ve küçükken kaybettiğim ve orada saklanmış olduğuna inandığım sırlarla doluydu. Kudüsün sokaklarını karış karış betimlemeleri ile önce zihninizde canlandırıyor, daha sonrasında anlattığı yerlerin görselleri ile sizi baş başa bırakıyor. Adeta medreselerin çepeçevre dallarını doladığı şehir maddi kapılarından bahsederken siz manevi kapılarından da girmiş oluyorsunuz. Mescid-i Aksa neresi,Beytü’l-Makdis neresi,Kubbetü’s-Sahra. Çarşılar, pazarlar,kapılar,kuyular,kemerler,şadırvanlar hepsini o kadar betimleyici bir şekilde anlatıyor ki yazarımız kendinizi bir Kudüs ,Filistin turunda hissediyorsunuz…
48 syf.
·
Puan vermedi
STEFAN ZWEIG
Bir Çöküşün Öyküsü
Şan ,şöhret ve ilginin elinde bir köleye dönüşen buna da ona saygı duyan insanlar ile eğlenerek ulaşabileceğine inan ,Paris’te etrafında sürekli kalabalık ama içi uhrevi olarak boş insanlar ile vakit geçiren prenses Madame de Prie halkı isyana sürüklediği ve hükümdarlığı maddi olarak yıprattığından dolayı kral tarafından Normandiya’ya sürgüne gönderilir. Buradaki sarayda tek başına rüzgarın açık pencereden yol bulup dolaşması gibi içerde bir o yana bir bu yana dolaşıp durmaktadır. Burjuva sınıfından alta çöküşü ve bunun psikolojik sonuçlarını bir hikaye örgüsü içinde başarılı anlatımıyla karşımıza çıkan Stefan Zweig klasiği insanın yalnızlık denen şeye ne kadar da hazırlıksız olduğunu başarılı bir dille ortaya koymakta
190 syf.
·
Puan vermedi
CHRISTY BROWN-SOL AYAĞIM
Otobiyografi kitapları hep dikkatimi çekmiştir. Peki size sol ayakla dünya ile iletişime geçen biri tarafından yazılmış bir otobiyografi romanı desem. Sahi bir insanda iki el iki ayak varken nasıl olurdu bunu kötü emellere kullanırken sadece sol ayağını kullanan biri çıkıp ressam ,yazar, müzisyen olabiliyor? Bunun arkasındaki sır ne ki ? Bazı romanlar vardır hep duyarsınız ama bir türlü okuyamadım diyip durusunuz ya benimki de buydu. Her şeyin bir yer ve zamanı vardır. Christy Brown hem yazarımız ve hikayemizin kahramanı. Çocukken geçirdiği bir felçten dolayı sadece sol ayağını kullanabilen yazar sol ayağına tutuşturduğu tebeşirle yazmayı öğrenip hatta ilk “ANNE” yazmaya başlayınca hayatı tamamen değişmeye başladı artık kendini ifade edecek bir yol bulmuştu. Bu dış dünya ile yeni bir iletişim ağı demekti. Konuşma yetisini kaybetmişti belki ama anlaşılmanın sözlerle sağlanmadığını bize haykırırcasına yazıyordu daha sonra çizmeye başlamıştı daha da derin ifade edebiliyordu kendini artık ressam olmuştu. Doğanın ressamı değil içindeki susmuş,susmaya mahkum bırakılmış benliğinin sözcüsü olmuştu. Baş ucu kitaplarımda yerini en rahat bulan kitapların başında gelmesi de bu yüzdendir.
