Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kim baskıyı kendine iş edinmişse, o, ezilmişliğin tipik bir örneğidir.
Sayfa 29 - KaldıraçKitabı okudu
hayatından hoşnut köleler
Bir insanın sömürülüp sömürülmediğinin, bu konuda hissettikleri ve düşündükleriyle hiç ilgisi yoktur. Birisinin sömürülüp sömürülmediği yalnızca başkalarını zenginleştirmeye zorlanıp zorlanmadığına bağlıdır. Başkalarını zenginleştirdiğinin farkında olmasa ya da buna inanmak istemese de o sömürülmektedir. Ama hayatından hoşnut köleler de vardır.
Sayfa 53 - KaldıraçKitabı okudu
Reklam
Okulda insanlar imal edilir. insan yapma olayına eğitim denir. Aile çevresi, sinema, televizyon, tiyatro, radyo, gazeteler, kitaplar ve afişler de bir anlamda okuldur. Amacı olmayan hiçbir bilgi yoktur. İnsan yapımında kullanılan bilgiler, "yapmak” istediğimiz insan türüne uygun olmak zorundadır, Bızi "yapan” bilgileri, en önemli uğraşları mal, üretmek ve satmak olan kişiler seçer. Roket satan bir insanın, okullarda roketin korkunç bir silah olarak tanıtılmasından hiç çıkarı olabilir mi? Yaşam üzerine sözüm ona daha fazla bilgiye sahip olan eğitim plancılarımız, bilgileri bizim yararımıza uygulamıyorlar. Yaşama biçimimize bizden başka karar verecek hiç kimse yoktur. Eğitiınimizi planlayanların, hayatımızın gidişine burunlarını sokma yetkisini geri almalıyız.
Bu anlam çarpıtmalarının neden sonu gelmiyor? Sebep, varılan sonuçta aranmalıdır. Yukarıdaki üretim tanımlamasının sonucu; işçiler ve memurların sermayeyi kendileri ürettikleri halde, üretimde sermayeyi kendilerinden üstün tutmalarıdır. Aslında bu alçakgönüllülük bir etkilenmeden kaynaklanmaktadır. Bu, "iyi yurttaşların” bir özelliğidir. Hangi koşullar binlerce öğretmenin, öğrencileri yıllar boyu, tümüyle saçma sapan ve zararlı bilgilerle doldurmasını mümkün kılmaktadır? New-Yorklular, ABD'nin diğer bölgelerinden ve dış ülkelerden gelen konuklarına dünyamn en yüksek yapılarım gösterirler. Empire-State binasını ve diğer gökdelenler sanki kendi mülkleriymiş gibi davramrlar. Gerçek, bu görülmeye değer şeylerin birkaç iş adamının özel mülkiyetlerinde olduğu ve gururlu New York'luların -diğer büyük batı şehirlerinde oturanlar gibi- bu işverenler tarafından kent dışına sürüldükleridir. Birkaç düzine komisyoncu, simsar, konut ve arsa sahibi, işyerleri evlere oranla daha çok para getiriyor diye, binlerce insanı şehir merkezindeki evlerini terke zorlar. İşçi ve memurlar zorunlu olarak şehir dlşına giderler (buralara şimdi banliyö deniyor). Çünkü Amerikan hükümeti de Alman hükümeti gibi arsa spekülasyonu yapanları korur. Bugün, çalışanlar yaşamlarının 1/10'den fazlasını yolda geçiriyorlar. Avcıya yem olanlar avcının mülküyle gururlanıyor... Çünkü, öğrendikleri şeyler arasında bağlar kurmayı bilmiyorlar. Durumları değişmez görünüyor..
Sayfa 14
Kendimizde eksikliğini duymadığımız bilgiyi aramayız. Belirli bilgileri kullanmaktayız.
Sayfa 18 - BakışKitabı okuyor
Reklam
Örneğin Anayasanın birinci maddesinin şu cümlesi ilginç bir belirsizlik içerir: İnsan onuru dokunulmazdır. Bunu yazanın yaratıcılarına sormadıkça ne demek istediklerini anlamamız olanaksızdır. İnsan onurunun ne olduğunu bilsekte bilmesekte, cümle insan onuruna dokunamayız bu olmaz der. Fakat bu olur insan onuruna dokunmaktan daha kolay bir şey yoktur.
Bir yoksulun aklına <<Çalmamalısın>> demek gelmez. Zengin, önce kendi varlığıyla hırsızı yaratır, sonra da hırsızlara karşı yasalar yapar.
Reklam
Oyunun kurallarını saptayan, kendisini kazançlı çıkaracak kurallar koyar. Ondan oyunu kaybettirecek kurallar saptaması beklenemez.
Mantık yasalarına göre, eğer Atina devleti demokratsa, 365.000 köle insan olamaz.
Okul tüm önemli olaylarda hayatlarını kurtaracak olan •Kimin yararına?• sorusunu sormaya alıştırmadı onları.
Kendisinde kuruş olmadığı halde, Kraliçe'nin zenginliğinden dolayı seviniyor. Onun beyni tam bir yurttaş beynidir.
771 öğeden 736 ile 750 arasındakiler gösteriliyor.