Ahir ümmetin ahir peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.), açık ve net bir şekilde bu savaştan haber vermiş ve o savaşın olacağı, şer güçlerin cezalandırılacağı güne "Yevmü'l-melhame" (etlerin iç içe geçtiği gün) demiştir. Aynı zamanda zor, meşekatli ve ölümün kıtalar halinde kol gezdiği bir dönem!
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bir hadisinde şöyle buyuruyor:
"Müslümanlarla Yahudiler harp etmedikçe kıyamet kopmayacaktır. O harpte Müslümanlar (gâlip gelerek) Yahudileri öldürecekler. Öyle ki Yahudi, taşın ve ağacın arkasına sakla- nacak da, taş veya ağaç; 'Ey Müslüman, Ey Allah'ın kulu, şu arkamdaki Yahudidir, gel de öldür onu!' diye haber verecektir. Sadece Garkad 204 ağacı müstesna, çünkü o, Yahudilerin ağaçlarındandır." (Müslim, Fiten, 82)
küçük gecemde benim, yazık
rüzgârın ağaç yapraklarıyla randevusu var
küçük gecemde benim, yıkım ıstırabı var
kulak ver
duyuyor musun esişini karanlığın
ben yapayalnız, bu mutluluğu seyrediyorum
bağımlıyım kendi umutsuzluğuma
Güvenmeli miyim diye düşünüyorum. Zira güven denen duygu neredeyse yok bizim vaktimizde. Belki de onun için insanlar birbirlerine yardım edemiyorlar diye geçiriyorum içimden.
Bir an kayboldun gibi. Yaşadım kıyameti
Yoruldun ama buldun ey kalbim emaneti
Yeniden su yürüdü dalıma yaprağıma
Bir bakışın can verdi kurumuş toprağıma
Çiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından
Göz çeşmem suya erdi sevda kaynaklarından
Bir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde
Yüzüyorum gözünün yeşil serinliğinde
"Ey oğul, öyle insanlar göreceksin ki... Koyunu yemek için tilkiyle plan yapacaklar, kurtla birlikte öldürecekler, çobanla birlikte yiyecekler, sahibiyle birlikte yas tutacaklar ve hiçbir şey olmamış gibi davranacaklar...."
- Dursun Fakıh
Şeyh Abdülkadir Geylânî şöyle demektedir:
"Bir keresinde ibâdet ediyordum. Üzerinde nur bulunan büyük bir arş gördüm. Bu nur bana seslendi: "Ey Abdülkadir! Ben senin Rabbinim, başkalarına haram kıldıklarımı sana helâl ettim." Cevap verdim:
- Sen, kendisinden başka ilâh olmayan Allah'sın öyle mi? Defol buradan ey Allah'ın düşmanı! Bunun üzerine bu nur darmadağın oldu ve kopkoyu bir zulmete dönüştü. Arkasından da şöyle seslendi:
- Ey Abdülkadir, benden dinindeki fıkhın (kavrayışın), ilmin ve ulaştığın mertebeler sayesinde kurtuldun. İnan ki, ben aynı şeyle yetmiş kişiyi saptırdım. Abdülkadir Geylânî'ye soruldu: - Onun şeytan olduğunu nasıl bildin? Cevap verdi:
- Bana "Başkalarına haram kıldığımı sana helâl ettim" demesinden... Çünkü biliyordum ki, Hz. Muhammed (s.a.v)'in şeriatı nesholunmaz ve değişmez. Bir de onun "Ben senin Rabbinim" deyip de "Ben, zâtımdan başka ilâh olmayan Allah'ım" diyememesinden..."