Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Fatih Ozan

Fatih Ozan
@f_ozan
17 Eylül
3 okur puanı
Mayıs 2019 tarihinde katıldı
Sanki Big-Bang gibi bir şey olmuş da akabinde sessizlikte asılı kalmışım gibi... Sabit bir hızda düşüyorum. Bir süre sonra o sabit hıza da alışmışım ve düşmek korkutmuyor. Bitmeyen bir düşüş hali, nereye düşüyorum belli değil.
Reklam
Bir yanda hayatın bütün güzellikleri, güzel insanlar, güzel içkiler ve güzel sohbetler. Sanki güneş daha önce gözüme bu kadar parlak görünmemiş gibi. Öyle bir yaşama sevinci. Tarottaki aşıklar kartını, " ah aşk var :) "diye yorumlayabilecek kadar zevk veren bir umursamazlık. Diğer bir yanda sürekli bir partiküllerine kadar yok olma isteği. var olmanın getirdiği keder. Arafta geçirilen saatlerle manasız güne "lanet olsun!" diyerek başlamacalar. Mutfakta çay koyarken ağlayıp iki saniye sonra aptal bir şakaya kahkaha atmak gibi ufak tatlı delirmeceler. Sonsuz bir parabol.
Şöyle arkama bakıp yaşadıklarımı düşününce kendimi dünyanın en şanssız insanı gibi hissediyorum. Sonra bunlardan türlü mücadelelerle yüzeye çıkabildiğim aklıma geliyor. Hala gücüm var diyorum hala. Hayat diyorum hayat bir gün beni de güldürebilmeli. Gülümsemekten vazgeçemiyorum.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hayatımın son 3 yılı Sisifos’ o kadar benziyor ki. Ey Adem! Yazgının Sisifos'tan ayrı olduğunu kim söyledi sana? Hani şu ömrü boyunca bir kayayı dik bir dağın doruğuna yuvarlamaya mahkum edilen bahtsız. Ne zaman doruğa ulaşsa kaya elinden kaçar ve Sisifos her şeye yeniden başlamak zorunda kalır. Yolu yok! Bulup buluşturacak, gerekirse borç harç denkleyeceksin. Umut edeceksin. Çünkü Güneş yalnızca ‘umut edebilme kabiliyeti olan’ insanların yüzü suyu hürmetine doğar. Karamsar olmaya hakkın yok! İyi olacağız, iyi..
Rus klasiklerindeki karakterler gibi hissediyordu kendini; yorgun, yoksul, fakir, düşünceli ve çaresiz.
Reklam
Herşey bir adım uzağımda.Sefalet bir adım,mutluluk bir adım,zenginlik bir adım fakirlik bir adım.Tanrı bir adım, şeytan bir adım.Tam ortasındayım,ensesindeyim bütün ihtimallerin.Kötülük mordorda kıpırdanıyor...Şarkta görülen gölgenin fısıltıları alıp yürüdü.Yüzük uyandı ,artık durmaz..o adım atılacak.
Londra. Şimdi ikinci defa kapılarını açıyor bana. Bu sefer ilkinden daha farklı bir niyetle ve daha uzun bir süreyle. Vize sonucunu öğrenmeden önce içimde gitmeye dair zerre heves kalmamıştı. Pasaportta vizeyi gördüğümde ise mutluydum. O gün, gün boyunca öyleydim. Ama başımı yastığa koyduğumda bir sürü ses ‘gitme’ diyor. Orada ne iş yaparım, nasıl yaşarım bilmiyorum. Bunlara takıldığım da yok aslında. Takıldığım, içimi kemiren burası...
Bilemiyorum
Bir blöf mü lazım, bir çeşit gambit mi? Belirsiz. Bir tür crossroads veya fırtına öncesi sessizlik mi? Belki de penrose merdiveninde iniyorum çıktığımı sanıyorken. Gemileri yakma zamanı mı geldi, atmalı mı bütün köprüleri yada sarılmalı mı ipe? karmaşık bir keşmekeş, bir dilemma, bir paradoxal sancı mı? kuyruğunu kovalayan köpekler gibi bir reverans, bir saplantı etrafında dönüyor olabilir miyim? Tam çözdüm derken denkleme yeni parametreler eklenmesinin manası nedir? bu kaotik türbülansta bir düzen bir dizi var da göremiyor muyum? Ne diyelim şükürler olsun yine de.