Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Feyza Akçay

Feyza Akçay
@fafnyr
Tarih - Edebiyat - Çizgi Roman - Sosyoloji - Mitoloji - Felsefe - Dil - yine Tarih
Nasıl bir yaşanmışlık size bu kanunları yaptırdı acep?
Eğer bir efendi, oğlu için bir gelin alır ve oğlu da onunla cinsel ilişkiye girerse, fakat sonra kendisi gelinin koynuna girer ve bu şekilde yakalanırsa, bu efendi bağlanır ve nehre atılır. Eğer bir efendi, oğluna bir gelin alır ve oğlu onunla cinsel ilişkiye girmezse, fakat bizzat kendisi gelinin koynuna girerse, gelinine bir gümüş minanın yarısını öder ve o, gönlünün istediği erkekle evlenebilsin diye, babasının evinden getirdiği ne varsa hepsini tazmin eder. (Hammurabi Kanunlarından)
Reklam
- Yaşlı insanların acı çekmemesini nasıl sağlayacaksın? - Çok kolay. Yasaklayacağım!
Avarların yayılmasını belli bir dereceye kadar durduran tek etken Türklerin batıya doğru ilerlemeleri idi. 576'da Türk birlikleri Kırım'da Bosporus şehrinde idiler, 579 dolaylarında Khersonesos yakınlarında dolaşıyorlardı. 584 yılının sonuna doğru Ankhialos yakınlarında ordugah kurmuş Avar kağanı, kendi ülkesinin Türk saldırılarıyla tehdit edilmiş olduğu haberini alarak, başarılı seferinden vazgeçip aceleyle Sirmium'a doğru çekilmek zorunda kalmıştı.
Sayfa 287Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Avarların Bizans-Göktürk İttifakını Bozması
Avarlarla Bizans arasında, 574 dolaylarında, savaş bir kez daha patladı, muhafızların kumandanı Tiberios yenildi. Daha sonra 574 yılının sonunda, aynı Tiberios, bunamış II.Iustinos'dan yönetimi devralmış, yıllık 80,000 altını ödeme yükümlülüğünü kabul ederek Avarlarla yeniden barış yapmıştı. Bunun sonucu olarak Türkler, kaçak uyruklarıyla uzlaşmaya giren Bizans'la bütün ilişkilerini kestiler.
Sayfa 285Kitabı okudu
Bayan Kağan
Ünlü Bayan, Avarların kağanı olarak, ilk kez bu çağ tarihinin başlıca kaynağı Menandros Protektor'ca 562 yılıyla ilgili olarak anılıyor. (...) 567'de Sirmium Gepidlerce Bizans ordularına verilmişti; fakat kağan, şimdi Gepidya'nın hakimi olarak, fethedilmiş ülkenin eski başkentinin kendisine aktarılmasını istiyordu. Bundan başka yenilmiş Uturgur ve Kuturgurların hakimi olarak imparatordan almakta oldukları yıllık ödentiler üzerinde hak iddia etti. Avarları kendilerinin kaçak uyrukları sayan Türklerle bir ittifak kurmuş olan II.Iustinos Bayan'ın her iki isteğini de reddetti.
Sayfa 284Kitabı okudu
Reklam
As bayrakları! (Avarların batının başına bela olmasının kaynağı)
Kesin olan tek şey, Türklerin Ruan-ruanlarla Eftalitleri yenerek 6. yüzyılda güçlü bir imparatorluk kurdukları, yaklaşık 20.000 Avar savaşçının da aile ve mallarıyla, Türklerin hakimiyetinden, batıya kaçtıklarıdır.
Sayfa 284Kitabı okudu
Avarların Kökeni
Bilinen Yunan ve Latin yazarları arasında Avar halkının adını kesinlikle ilk kez anan (...) Priskos'tur. Ona göre Avarlar Sabirlerin yurtlarını bırakmalarına neden oldu. Kaçan Sabirler de Ugorları (ogurlar), Onogurları, Saragurları eski yaşadıkları yerlerden sürerek Kafkasya ve Pontus yörelerine göçürttü. Yaklaşık yüzyıl sonra Kafkasya'da görünen Avarlara başlangıçta mı bu ad verildi, yoksa, iki Ugor kabilesinin (Var [Uar] ve Khunni) birleşmesinden çıkmış bir halka işaret etmiş olabilecek birleşik bir sözcük ve kendi adları Varkhunni yerine mi korku salıcı Avar adını aldılar, kestirilemiyor. Gene öyle ki, Asyalı Ruan-ruanları mı (Juan-juanlar), yoksa Eftalit İmparatorluğu'ndan bir ulusu mu sonraki Tuna Avarlarının ataları saymamız gerekiyor, sorgulamaya açıktır. Belki her iki teorinin birleşimi tarihsel gerçeği verebilir.
Sayfa 284Kitabı okudu
Avarlara dair kaynaklar
Avarlarla ilgili kaynaklarımız hem oldukça az hem de tarihsel yorumları tartışılmaz olmamakla birlikte, Avarların Avrupa'daki yazgılarıyla ilgili çizilebilecek en açık resim, her şeyden önce, Yunan ve Latin kaynaklarının tanıklığına daha az bir ölçüde de Doğu (Süryani, Ermeni, Kıpti, Arap) ve Slav kaynaklarının verdiği kanıtlara dayanmalıdır. Bu kaynaklar Avarlara dıştan bakıp tek yanlı olmalarına Bizans, Langobard ya da Frankların görüş açısını temsil etmeleri gerçeğine rağmen, Avar tarihine yaklaşım için hala en sağlam dayanağı oluşturuyor. Önemli hiçbir Avar belgesi yoktur, şimdilik eldeki böyle kaynaklara başvurmak gerekiyor.
Sayfa 283Kitabı okudu
Hunların Karanlık Tarihi
Sonuç olarak öyle görünüyor ki, kendi çağlarının Avrupa!sında Hunlar bir anakronizm idiler. Roma İmparatorluğu içinde ya da sınırların ötesinde Avrupa ailesine katılmayı öngörüp görmedikleri açık bir soru olarak kalmak zorundadır. Hunlar hakkında çok şeyler bilinmekle birlikte, tarihleri üstüne temel sorular hala karşılıksızdır.
Sayfa 282Kitabı okudu
Hun Atları
En yetkili otoritelerden S.Bökönyi, "Hun atları hakkında çok az şey biliyoruz. Hunların bütün imparatorluk arazisinde, işe yarayabilecek tek bir at kemiğinin bulunamayışı ilginçtir" diyor. (...) arkeolojik kanıtların sessizliği şaşırtıcıdır ve tanılanabilecek Hun kalıntılarının azlığından acaba bunların yanlış yerlerde aranmasından ötürü mü olduğu akla gelmektedir.
Reklam
Hunların Antropolojisi
Priskos'un ilk elden gözleme dayanarak tanımladığı Attila Moğolumsudur (Mongoloid). Prokopios da, Hunların neye benzedikleri konusunda, dolaylı ve karşılaştırmalı bir gönderme yapıyor ve "Hunların arasında tek vücutları beyaz olan ve yüzleri çirkin olmayan"ların Eftalitler olduğunu yazıyor. (...) Fakat şu ya da bu nedenle Hunlara ait sayılan birkaç mezardan pek az Moğolumsu kafatası çıkmıştır ve ne bunların ne de başkalarının kesinlikle Hunlara ait olduğu söylenebilir. (...) Hun döneminden kalma mezarlarda bulunan Moğolumsu olmayan öğeler oranının yüksekliği, gerek istilacıların, gerekse fethedilen yerel halkların ırkça karma niteliğini gösteriyor. Moğolumsu kalıntıların azlığı, belki de, yazılı kaynaklarda anılmamakla birlikte, Hunların ölülerini yakmalarından gelmektedir.
Hun Dili
Hun egemenlik alanında birçok dilin kullanıldığı kuşkusuzdur ve bunlardan bazılarının Germen dilleri olduğu güvenle söylenebilir. Fakat çağdaş kaynaklarda Huncadan -çoğu da kişi adları olmak üzere- sadece birkaç sözcük kaydedilmiştir ve bunların çözümlenmesi, daha doğrusu şifre gibi çözülmesi genellikle kabul edilen ya da edilebilecek sonuçlar vermemiştir. (...) İki-üç sessiz harfle başlayan, Bleda ve Scottas gibi özel isimlerin ya da (cenaze şöleninin Huncası olan) strava gibi sözcüklerin Altay dillerinden olmayacakları kesindir. Aynı durum, Ruga gibi r harfiyle başlayan özel isimler için de geçerlidir. Bununla birlikte, İliger, Dengizik gibi bazı Hun kişi adlarının besbelli Türki nitelik taşımaları, Hunların Türk ya da Moğol oldukları yolundaki a priori varsayımı destekliyor. İrnik'in önderliğindeki Hunlardan geldiğini kabul ettiğimiz Asparuh Bulgarlarının Türk olmaları da, Hun önderlerinden en azından bazılarının Türki dilli oldukları varsayımı için güçlü bir kanıttır; 7. yüzyılın Kafkasya Hunları da öyleydiler.
Sayfa 277Kitabı okudu
Gordas
527'de İstanbul'u ziyaret ederek vaftiz olan "Hun" kralı Gordas'ın etnik kimliği de açık olmaktan uzaktır. Bu kral, ülkesine dönünce halkının taptığı putları kırmaya girişmiş ve böylelikle, başını kardeşinin çektiği bir ayaklanmaya neden olmuştu. Gordas öldürüldü ve bundan sorumlu olanlar Romalıların öç almasından korkarak bilinmeyen bir yöne kaçtılar. Bugünse, Gordas'ın Hunlarının ülkesinin neresi olduğu anlaşılamıyor.
Sabirler
...en eski yerleşim yerleri (adlarını verdikleri) Sibirya'nın batı bölgeleri ve Orta İdil'in (Volga) kimi bölümleri olan ve muhtemelen bir Türk dili konuşan bu halk -Hunlardan apayrı olmasına karşın- çoğu kez Hun Sabirler ya da Sabir Hunlar çifte adıyla anılmıştır. Prokopios da "Sabir denilen Hunlar"dan söz eder.
Sayfa 275Kitabı okudu
Macarlara yahut Osmanlılara Hun denmesi gibi, hala kendi adlarının yanında Hun sanını da taşıyan aşağı yukarı bir düzine halk daha vardır. Bunların bazıları, çifte adı Hunlar tarafından fethedilmekle elde etmişlerdir (Akatzir Hunları). Başka durumlarda, Hun sanının, bu adın verildiği halklara genel görünüş ve davranış benzetmesi nedeniyle yanlış yere takıldığından kuşkulanabiliriz. Örneğin, 5. yüzyılda Toharistan ve Gandhara'da hüküm süren yerel hanedan Kidaralılara Priskos Hun demekte; Prokopios da fizik görünüşlerinin farklı olduğunu kaydettiği halde Eftalitlere Hun kökeni yakıştırmaktadır.
Sayfa 274Kitabı okudu
Hunların yapıp ettikleri hakkında, kim olduklarından daha çok şey bildiğimiz söylenebilir.
Sayfa 277Kitabı okudu
Reklam
Bu tarihte (467) İrnik’in Hunlarının üstüne perde iniyor. Fakat Hunlar Pontus Bozkırı’nda varolmayı sürdürmüş ve iki yüzyıl sonra, 680’de Asparuh’un önderliği altında Balkanlar’a gelerek bugünkü Bulgaristan’ı meydana getiren Bulgar halkının belkemiğini oluşturmuşlardır.
Sayfa 273Kitabı okudu
…Ruga’nın (Rua) öldüğü haberi (434) İstanbul halkını sevinçten çıldırttı ve onun naaşıyla beraber sorunun da gömüldüğü sanıldı. Oysa öyle olmadı - Ruga’nın tahtı boş kalmadı. Kaynaklarımız onun iki ardılının sözünü ediyor: Ruga’nın yeğenleri olan iki kardeş: ağabey Bleda ve küçüğü Attila.
Sayfa 259Kitabı okudu
Adlarıyla bilinen ilk Hun önderleri, 395’te Asya’ya yönelik önemli bir askerî harekâtın başındaki Basık ve Korsık’tır. … Kaynaklar onlara arkhontes, yani yüksek rütbeli askerî komutanlar diye atıfta bulunuyor. 5. yüzyılın başında, hiç kimse bütün Hun grupları üstünde yetkili olmak iddiasında bulunamazdı.
Sayfa 251Kitabı okudu
Değerli tarihçi E.A. Thompson’a göre, “Balamber’in (Balamir) hiç var olmamış bulunması, hayli kesin görünüyor: kendilerini kimin yendiğini açıklamak için, Gotlar onu icat etmiştir.” Bu belki aşırı bir görüştür; fakat Balamber’in olsa olsa bir kabile reisi ya da özgül bir savaşçı grubunun başı olduğu güvenle varsayılabilir. Ammianus’un sözleri: Hunlar “hiçbir kralın sınırlamasına bağlı değildir, kendi önemli adamlarının düzensiz yönetimiyle yetinirler ve onların önderliğinde her türlü engeli zorla aşarlar” da, beylik lakırdılar değildir.
Sayfa 250Kitabı okudu
Roma dünyasıyla temaslarından önce, Hunların Azak’ın doğusunda, Güney Rus Bozkırı’nda, hatta daha da doğudaki, bütün kötü şeylerin geldiği, iyi tanımlanmamış, ölçülmez İskitya ülkelerinde yaşadıkları önermesine karşı çıkılamaz. Hun hücumuna ilk uğrayanlar, Don boyunda göçebelik eden…Alanlardı. … 370’li yılların başlarındaydı.
Sayfa 248Kitabı okudu
Germenler Roma siyasal yaşamının ayrılmaz bir parçası olmuştu, onlarla çatışmanın sınırları ve uzlaşma kalıpları açıkça belirlenmişti. Hunlarsa, çok farklı türden bir meydan okuma biçimi getirdiler; alışılmış hiçbir siyasal kategoriye sığmıyorlardı; dış görünüşlerinden savaşma tarzlarına kadar her şeyleri onları Avrupa’nın tanıdığı insanlıktan ayırıyordu.
Sayfa 245Kitabı okudu
Reklam
Günümüzün yaygın kanısının tersine, göçebeler basitçe “ilerlemenin düşmanı” değillerdi; dünya tarihinin etkili bir gücüydüler ve birçok olayın katalizörü oldular. Komşularından pek çok şey almakla kalmadılar, onlara pek çok şey de verdiler.
Sayfa 140Kitabı okudu
Kafataslarına bakarak, Andronovo halkının, Avrupalıların “Andronovlar” denen özel bir tipine ait oldukları sonucuna varılmaktadır. Güney Sibirya’ya…M.Ö. 16.-14. yüzyılları arasındaki bir tarihte gelmişlerdir.
Sayfa 124Kitabı okudu
Üçüncü binyılın sonlarına doğru serpilmiş olan Afanasevo kültürü, 2. binyılın başlarında, Okunev kültürüne yol açtı…Okunev kültürünün Minus’da görünmesinin yeni bir halkla [Afanasevo’nun ki gibi] Avrupalı olmayan, Mongoloid bir halkla ilişkili olduğu düşünülmektedir.
Sayfa 119Kitabı okudu
Afanasevo halkı, fiziksel bakımdan Avrupalı ırktandı; Doğu Avrupa’nın “çukur mezar kültürü” kalıntılarının sahipleri sayılan Cro-Magnon insanına benziyorlardı.