Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Fakat onların başta mühendis olmak üzere çalıştıkları insanların çoğu kendi soylarından değil, Hintli, Arap ve Mısırlı fellahlardı. Onlar, her zaman, böyle yapmasını, İngiliz gençleri ağır işlerden koruyup, sömürge insanlarını merhametsizce harcamasını iyi bilirlerdi.
Sayfa 142 - Yağmur YayınlarıKitabı okuyor
Mareşal Allenby, Filistin Cephesi'ne dair:
”Türkler vazifelerini yapmadılar diyemem. Türklerin evvela iaşe şekli yerinde değildi. Kıtalara layıkıyla bakılamıyordu. Bizim kuvvetimize göre, onlar çok zayıftı. Erlerinin uzun müddet cephede yorulmuş ve yıpranmış bulunmaları yüzünden Türkler, bu şartlar altında da, pek tabiidir ki, kahramanlık gösteremezlerdi. Bütün orduları malzemeleriyle esir alındı.”
Sayfa 142 - Yağmur YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Kumandan paşamızın tavsiyesine uyarak şimdi çekirge yiyorduk. Ve pekala da doyuyorduk ama, hayvanlarımız ne olacak, onlar ne yiyecekler? Her işimizi gören bu hayvancıklar, otsuz ve arpasızlıktan eriyip gidiyorlardı.
Sayfa 133 - Yağmur YayınlarıKitabı okuyor
Karın doyuracak başka bir şey bulmakta çekilmeyen güçlük yoktu. İşte bu halde bulunurken bir de baktık ki gökten nimet yağıyor. Daha doğrusu bu nimetin farkına Fahreddin Paşa varmıştır. Yoksa bizlere kalmış olsaydı, çekirgeyi nimetten saymak aklımıza bile gelmezdi.
Sayfa 130 - Yağmur YayınlarıKitabı okuyor
Lawrence:
”Aynı zamanda ben, yanımdaki Arap şeyhlerine zerre kadar üstünlük göstermiyor, onların izzeti nefsini tatmin ediyor ve adeta her şeyin onların cesaret ve kabiliyeti sayesinde husul bulduğu hissini belirtiyordum.”
Sayfa 123 - Yağmur YayınlarıKitabı okuyor
Lawrence:
”Meğer, Türkler için orada artezyen kuyusu açmakla meşgul olduğu anlaşılan Alman subayı, bu son sözü söyleyerek kurtulduğuna ve şekerin çok ucuz olduğu bir yerde esir edileceğine pek memnun yaklaştı.”
Sayfa 122 - Yağmur YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
İngilizler, işte böylece asilere yardım namına akla gelebilecek her şeyi bol keseden yağdırıp durdukları halde, Hicaz’da bir damla İngiliz kanı akıtmamaya son derece dikkat etmişlerdir. Onlarca bu yolda gidiş bir medeniyet davasıydı. “Ben kafamı işleterek kesemi açacağım, sen de benim dediklerimi yaparak, kanını dökeceksin.” Asiler buna razı olmuşlar, bu noktada uyuşmuşlardı.
Sayfa 110 - Yağmur YayınlarıKitabı okuyor
Şerif Hüseyin ile oğulları, pek sevdikleri altınları, kabile şeyhlerine şöyle peşkeş çekerlerdi: Şeyh, altın torbasına elini sokar, avuçlayabildiği kadar alır, yeter bulmazsa, tekrar avuçlamaktan çekinmezdi.
Sayfa 110 - Yağmur YayınlarıKitabı okuyor
Lawrence:
”Yoksa, Türklerin o kadar uğraşıp çabaladıkları halde Mekke’yi kurtaramayıp, Kızıldeniz kıyılarını da kaybederek, Medine çevresine çekilmek zorunda kalışları, itiraf etmeli ki, askerlikte beceriksizlikleri veya cesaretsizliklerinden değildi. Katiyyen değildi. Sadece bizim maddi bakımdan bol imkanlara sahip ve iyi hazırlanmış oluşumuzdu. Tek sebep buydu.”
Sayfa 110 - Yağmur YayınlarıKitabı okuyor
Lawrence:
”Bedevilerin kuvveti bir yerde toplanmaz. Onların kuvveti daima dağınıklıktadır. Onlar için ‘ağırlık merkezi’ de yoktur. Muntazam hareketlere alışık değillerdir. Ona karşılık çeviklik, canlılık, yorgunluğa dayanıklık, kendilerine güven, araziyi tanımak cihetinden üstündürler.”
Sayfa 108 - Yağmur YayınlarıKitabı okuyor
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.