Çirkinim belki. Dışının güzelliği ile içinin çürümüşlüğü arasına sıkışmış bir ruh kadar değil.. Güçsüzüm belki. Kendi gücünün sarhoşluğuna kapılıp zayıfların üzerine basarak yükselecek kadar değil.. Korkağım belki. Cesaretini ancak kendi menfaati doğrultusunda ortaya çıkaran egoistler kadar değil.. Fakirim belki. Bir dostun, bir aşkın yahut sahip olduğum ve beni ben yapanların kıymetini bilemeyecek kadar değil.. Cahilim belki. Bu engin kainatta kendini her açıdan yeterli görecek bir megaloman kadar değil.. Yalnızım belki. Sahte ilişkilerin sanrılı kalabalıklarına kapılacak kadar değil.. Aptalım belki. Zekasından zerre kadar şüphe etmeyip bilinçaltının tutsaklığında vuku bulan bir benliğin varlığını unutacak kadar değil.. Ve yorgunum belki. Hayat enerjisini sadece dünyevi haz ve konfor için harcayanlar kadar değil..
Kusurluyum fakat insanı insan yapan da bu. Bulunduğumuz yerin her daim ilerisine göz dikmek, gelişebilmek, kendinin heykeltıraşı olmak ve mevcut kalıbı özgün bilinçle arzu edilen şekillere sokmak, kadere ve sisteme karşı ne yüce bir isyandır!.. Tüm bunları gerçek kılan ise kusurlarımız ve hata yapabilme lüksümüz. Lakin aynaya dönmek, çıplaklığına varmak, bilincin en derin kuyularına atlamak ve kendini bilmek, başlı başına bir savaştır. Evreni, özün dışında arayan ise ancak madde bulur. Ve nitekim maddeden öte olduğunu düşünemez..