⠀ོ Şimdi anlıyor ki insanoğlu sabırsızdı, tez canlıydı. Her şey bir anda olsun bitsin istiyordu. Hiçbir şey geriye, hiçbir hesap istikbale kalmasın. Oysa tarihin kılıcı çok keskindi eli ağır olsa da. Tarihin ayağı ağırdı ama onun da zamanı galiba Tanrı’nın zamanındandı. Tanrısal yargı gelecek kuşakların ibret alması için ertelenmişti ve geleceğin ibreti şimdinin intikamından daha değerliydi. Biteceği yer dün değildi. Ama bittiğini görmek için 309 yıl uyumaya değmişti.
Ne kadar çok hatıra ve insan…
….
Niye geçmiş zaman bizi bir kuyu gibi çekiyor ?
….
Hayır aradığım şey ne onlar ne de zamanlarıdır.
…
Hayır muhakkak ki bu eski şeyleri kendileri için sevmiyoruz. Bizi onlara doğru çeken bıraktıkları boşluğun kendileridir. Orada izi bulunsun veya bulunmasın, içimizdeki didişmeden kayıp olduğunu sandığımız bir tarafımızı onlarda arıyoruz.
"İlla ölmem gerekiyorsa, sen yaşamalısın…⠀ོ
Hikayemi anlatmak için…
Eşyalarımı satıp bir parça kumaş ile uzun kuyruklu ve beyaz teller satın almak için…
Gazze’de, bir yerde bir çocuk, cennetin gözlerinin içine bakarken,
Kendi bedenine bile veda etmeden giden babasını beklerken,
uçurtmayı görür…
Senin yaptığın uçurtmayı,
Ve bir an için bir meleğin ona sevgiyi geri getirmek için orada olduğunu düşünür.
Eğer ölmem gerekiyorsa, umut getirsin,
Bir masal olsun bu uçurtma… ”
⠀ོ Camiler; bu dünyanın aklıyla, bilimiyle, maddesiyle inşa edilir ama bu dünyanın sertliğine toslamış bir koçbaşı gibi maddeyi öteki dünyaya göçertir, eğer ve esnetir.
Bu doğası camiye bütün mekanlar arasında istisnai bir yer verir.
Kafanızı dünyanın iki yakasını bir araya getirmeye yorup dururken asıl kopup gidenin kendi hayatınız olduğu gerçeğine çarparsınız birden !
Kendinizle yüzleşmekten köşe bucak kaçarken en katı gerçeğin kucağına doğru gittiğinizi görürsünüz birden !
…Gerçekle hayalin kol kola girdiği bu sarsıcı hatıra fotoğrafı, dişlerimizin arasına sıkıştırılmış metal bir künye gibi üşütüyor içimizi.
Her şeyin bir parçasını kendisiyle birlikte çürüten viraneye bakıp duruyoruz. Zaman akıp duruyor ve biz zamanın kıvamı kaçmış dehlizlerine akıp duruyoruz.
Hepimiz içimizde sızlayan viranelerle yaşayıp gidiyoruz.
⠀ོ Ve insan kendisini seyretmeye koyuldu.
İnsan… Yüzünü bile tam görebilmekten âciz mahlûk …
Öyle ya ; aynada sağ sola ve sol da sağa geçtiğine göre gördüğü tam kendisi mi ? Ancak birbirimizi görebiliyor yahut gördüğümüzü sanıyoruz.Bir eksiğin daha büyük eksiği de aynada tecelli ediyor. Aynada yahut bütün mücellâ satıhlarda… Demek kendimizden bile gizlenmişiz…
Eyvah,eyvah !.. Akrebin kıskacı fikirler yine mi üzerine üşüşüyor ?