Eğer bir insan, zihnini kanıtlarını hiç incelemediği görüşlere bir kez açık ve istekli olmaya alıştırırsa, özellikle de kendisini en çok ilgilendiren meselelerde bunu yaparsa, kendisi için daha az önemli durumlarda doğruyu bulmak için onu bu kısa ve kolay yoldan ne alıkoyabilir ki? Bu yüzden zihinlerimizi tıpkı bedenlerimize yaptığımız gibi moda
Başkaları sayesinde olaylara farklı bir pencereden yaklaşır, bakış açımızı değiştirir, ufkumuzu genişletir, görüşlerimizden kuşku duymaya başlarız; başkaları kimi zaman da bizim için bir örnek oluşturur. Başkaları var olduğu için düşüncelerimizi ifade edebilir, onları sınayabiliriz; başkaları bizim için düşüncelerimizi öğüttüğümüz, onları pürüzlerinden arındırıp parlattğımız değirmen taşı görevini üstlenir. Söylediklerimize karşı çıkacak kimse olmazsa sonunda hep haklı olduğumuza inanırız ve gün gelir haksız olmaya başlarız..."
Reklam
Güçlünün haklı olmadığını öğrendiğinizde, gücü başkalarını kontrol ederek değil, içinizden çekerek kazanacağınızı öğrendiğinizde, mutlak gücün, başkalarından asla bir şey beklememek olduğunu öğrendiğinizde... İşte o zaman kadın bedeni içinde yaşamayı hak edersiniz. Ve o zaman kadının Özünün anlayışını kazanırsınız. Yani kadın olmak erkek olmaktan daha iyi. Hayır! Daha "iyi" değil "farklı! Bu yargıya varan sensin. Objektif gerçeklikte "daha iyi" ve "daha kötü" yoktur. Sadece Olan vardır... ve Olmak istediğiniz.
Sayfa 94 - ÖtesiKitabı okuyor
Farklı bakış açıları ve farklı tepki şekilleri, kişilerden birinin haklı ve diğerinin de haksız olduğu anlamına gelmez.
Sayfa 172Kitabı okudu
Müslüman gençliğe bu güç duygusunun bir seraptan ibaret olduğunu göstermek istiyorduk. Ayetullah'ın İslam versiyonu özünü gerçek dünyadan almıyordu. Tarihte donmuş, günümüz dünyasından tamamen soyutlanmış gerici bir fıkıh anlayışına dayanıyordu. Bu fıkhın savunucuları kendilerinden o kadar eminlerdi ki, dinamik değişim veya karmaşıklığa asla izin vermiyorlardı. Dinlerinin şefkatinden o kadar eminlerdi ki, onu asla uygulamıyorlardı. Kendi doğruluklarına o kadar inanmışlardı ki, onların başka insanların da haklı bir davası olabileceğini anlamaları imkansızdı. İslam'ın çeşitliliği -Kur'an ve Peygamber paradigmasından daha çok, Müslüman emperyalizmi mantığına dayanan çeşitlilik- ancak anlık bir güç üretebilirdi. Oysa biz, Müslümanlara farklı bir güç duygusu vermek istiyorduk; kendi entelektüel geleneklerinin gücü ve bu geleneğin günümüzde de güncel olduğu anlayışı. Son olarak da, kültürümüz ve din tarihimizin bütünlüğünü yeniden oluşturmakla ilgileniyorduk.
Sayfa 286 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
put: Tapınılan bir şeyi sembolik olarak temsil eden nesne veya resim. Nesne veya resmin kendisine tapınıldığ fikri muhtemelen dünyadaki hiçbir halk için geçerli degildir- her ne kadar bazı putlar ilah olacak kadar çirkin olsa da. Gerçek inananlar putlara gösterilen saygyi haklı olarak hor görürler, zira bilirler ki kafası olan hiçbir şey alimi mutlak olamaz, eli olan hiçbir şey kadiri mutlak olamaz ve bedeni olan hiçbir sey aynı anda her yerde olamaz. Varoluşun sakatladığı hiçbir tann bizim taleplerimizi karşılayamaz. putperest: Bizim inanmadığımız bir dine inanan ve bizimkinden farklı sembolleri kutsal sayan (kimse). Kaide üzerindeki bir temsile para üzerindeki bir temsilden daha çok deger veren (kişi).
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.