Arnavut Metin'e ben "Diamond Tema olamazsın!" demedim
Hikâye o ya. Adamın birinin pek hayırsız bir oğlu varmış. Edepsizliğinden ötürü babası "Sen adam olamazsın!" dermiş. Bizimkine de bu söz pek dokunurmuş. Kaçmış evden. Okumuş da okumuş. Felsefe, tarih, bilim falan. Kaçtığı kasabaya bu defa youtuber, aman, kaymakam
Yeniçerilerdeki ve diğer Osmanlı kuvvetlerindeki Ali ve Zülfikâr sevgisi Osmanlı sultanlarıyla, kaptan-ı deryalarında da görülür. Nitekim Yavuz Sultan Selim'in savaş sancağından başka, Barbaros Hayrettin Paşa'nın sancağında da Zülfikâr yer alır. Barbaros'un sancağının üzerinde kuşak halinde ve celî sülüs hatla Nasrun min Allah... ayeti yer alırken, sancağın ortasına gelecek şekilde Zülfikâr bulunur. Zülfikar'ın sağında ve solunda ise Hz Peygamber, Ali, Fatma, Hasan ve Hüseyin'den oluşan Pençe-i Ali Aba şeklinde bir el resmedilmiştir. Zülfikar'ın uçlarında ise rüzgâra hükmetmesı için, Hz. Süleyman'ın altıgen mührü vardır. Bu altıgen yıldız, İsm-i Azam duası mesabesinde olup denizde rüzgârın önemine binaen sancağa yerleştirilmiştir.
“Herkesin sonu hak ettiği gibi olsun.”
Sivas’ın bir köyünde geçen hikaye, okuyucuya biraz masalımsı biraz da destansı bir okuma deneyimi sunuyor. 1970’lerin Anadolu topraklarında sıkça namı duyulurdu taş kalpli ağaların, köylüye zulmeden gaddar toprak beylerinin. Bu hikayenin de kaderini etkileyen Ferman Bey ve Yağmur Bey'di benim gözümde.
Yağmur Bey'in açgözlülüğü yüzünden kumarda kaybettiği paraları kızını Zemheri'yi, oğlu Erkan'a vermesini isteyen Ferman Bey, domino etkisi misali kötülükleri tetikledi. İstenmeyen evliliğe zorlanan Zemheri kaçıp Yamalı Köyü'ne sığındığında, kızı bulamayan Ferman Bey'in eziyetleri ayyuka çıktı. Zemheri, Ali, Fatma, Kemal, Hurdacı Ahmet, Rabia Ana ve daha nicesi... Kötülükleri ve bencillikleri yüzünden hayatlarını mahvettikleri insanlar. Etme bulma dünyası misali, devran dönecek mi, kim bilir?
Tam bir Anadolu köy hikayesi Yeşilçam tadında olan bu kitabı okurken, Rabia Ana'nın torunu Kuşçu Ömer'in Ak Güvercin sevdasını ben de yüreğimde hissettim.
Ak Güvercin'in huzur veren taklalar atarak gökyüzüne havalanmasını izlerken, sanki seyirci bendim. Yeşil Sultan'ın bahçesi olarak anılan Rabia Ana ve Hurdacı Ahmet'in evlerinin gizemli bahçesinin tasvirleri, beni o bahçedeymiş gibi hissettirdi.
Ziyâeddîn Gümüşhânevî, 1847’de Şeyh Ahmed b. Süleyman el-Ervâdî tarafından Hâlidîliğe kabul edilmişti. Şeyh el-Ervâdî, Ayasofya’ya öğretim için gelmeden önce, Trablus (Suriye)’de Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin halifesiydi. Gümüşhânevî’nin tasavvufa intisâb etmesinden sonra, Hâlidîlik onun rehberliğinde hızla gelişmeler kaydetti. Cağaloğlu’nda bulunan Fatma Sultan Camîi’nde irşâda başladı. Osmanlı bürokrasisinde çok sayıda müridi oldu. 1875’te kurduğu tekke, Sultan II. Abdülhamid tarafından birkaç defa ziyaret edildi. Buna ek olarak Gümüşhânevî, diğer şeyhlerle pek görülmeyen çeşitli faaliyetlerde bulundu. Bunların en önde gelenleri, 1877’deki Osmanlı-Rus Savaşı’na müridleriye birlikte katılması, kendisi ve diğer şeyhlerin yazdığı eserleri yayınlaması ve bir de Trabzon, Rize, Of gibi bölgelerde kütüphaneler kurmasıdır ki, hiç şüphesiz, bu kültür ve eğitim faaliyetleri Şeyh Zeynullah’ın üzerinde etkili olmuştur.
Daha sonra paşa Girit seferinde Hanya'yı fethetmesine rağmen az ganimet getirdiği için başarısız olarak kabul edilir ve sultan tarafından idam edilir. Dört yaşında Fatma Sultan dul kalır ::) :) akabinde Fazlı Paşa ile nikah kıyılır... :D