Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Anneme özlem...
Bundan beş, altı yıl önceydi… Bu zamanlardı yine. Mayıs'ın ilk haftası geçmiş. Galatasaray’ım şampiyonluğa adım atmak üzereydi. Arkadaşlarla sözleştik, akşama Taksim'de şampiyonluk kutlamalarına katılacaktık... İşten eve geldim. Cumartesi akşamüzeri, koltuğa yaslandım... Televizyonda birbiri ardına sıralanmış kapitalizmin "anneler
VAR MI SİZİN DE BÖYLE CİNNETLERİNİZ? “Deliler ile benim aramdaki tek fark, onların bunu kabullenmemesidir. Oysa ben biliyorum deli olduğumu.” diyor, sürrealist ressam Salvador Dali. Dünyanın büyük çoğunluğu onun deli olduğuna, geri kalanıysa dahi olduğuna inanıyor. Hem deli olmak, dahi olmaya engel mi? Ya da tam tersi; dehalar da bir gün
Reklam
O kadar fazla soru var ki zihnimde, o kadar fazla cevap arıyorum ki... Kayboluyorum çoğu zaman cevap bulmaya çalışırken. Bir yanım hep akışına bırak diyor, bir yanımsa sürekli sorular... Yine buraya yazmıştım 3 ay önce. Belki Allah belki de başka bişey bizi tekrar bir araya getirdi. Seninle tekrar olduğuma inanmak bana çok zor geldi, buna alışabilmek... 6 7 ay boyunca sensiz kalmış bu ruh, bu kalp, bu beden çok şey kaybetti. Şimdi buradasın, geceleri yine senin nefesini duyarak uyuyorum. Geçirdiğim o sensiz döneme kıyasla çok daha iyiyim. Ama... Bazı şeyler o kadar eksik ki... Gözlerine baktığımda bile o eski ışığı göremiyorum. Hemde ona bu kadar ihtiyacım varken... Sana karşı hissettiğim şeyi çok iyi biliyorum, bu fazlasıyla net benim için. Sana tekrardan herşeyimi veririm... İçim bu kadar yanıyorken. Canımı yakmış ve hala yakıyor olmana rağmen, verebilirim. Ama... Çok eksik geliyor herşey. Haklı olduğunu biliyorum, ister istemez eskiyle kıyaslıyorum ve bu beni üzüyor. Ama söylediğim ve hissettiğim bu değil. Ben yokmuş gibi yaşıyor ben yokmuş gibi davranıyorsun. Benimle konuştuğun dakikalarda sesinin, görünüşünün büyüsüne kapılıyorum... O anlarda herşey gidiyor, dünya gidiyor, çevremdekiler gidiyor, hayat duruyor, sen hariç... Çok canımı yakıyo... Değersiz, umursanmayan, gelmeni bekleyen aciz biri olmak...
Postmodern Kayyımlar ve Polis
Anaakım medya ve siyaset, tezlerini liberal düzenin barış politikası üzerine kurmaktadır. Peki bu sözde “liberal barış” tezi ne anlama gelmekte? Yeşil gözlerin gördüğü ama siyah gözlerin göremediği bu durum şu anki durumda açık edildi. Bu barış tezi, bütün toplumların liberal olmasıyla (daha az barbar, daha az komünist, daha az terörist, daha az
Bana fazlasıyla haklı gibi geldi
☆ İnsanı farklı yapan affettikleri, güçlü yapan sabrettikleri, kendisi yapan ise vazgeçtikleridir...
Dağdağan Türküsü
Sistem dışına itilmiş, çaresiz bir genç... O, güçlü olmayı haklı olmaya yeğleyen bir tarihin asimliasyonuna maruz kaldı. Genç dimağı, her gün biraz daha etkisi altına alan Neo-Liberalizm yeryüzünü bir ahtapot gibi sararken, Davut, son nefesine kadar direnmeyi sürdürüyor. 21. Asrın ilk çeyreğinde kendini fazlasıyla hissettiren "Diplomatik Bireysel İstemsizlik", gelenek ile moderniteyi, köylü kadın ile neo-liberal kadını karşı-karşıya getiriyor; kişilikler farklı bir kimliğe bürünürken zayıflıyor... Hatalarıyla yüzleşmekten korku duyan insanlar için kurulan her iletişim, geçmişle yüzleşme fırsatına dönüşüyor ve anın sorgusu, geleceğin kurgusunu engelliyor. Tut elimden kaldır düştüğüm yerden İrfanımı düş eyle kemlik etmeden Muradım muradındır Dağdağana dağdağana Tuttum elini kaldırdım yerden Düşledim irfanın muradımdır Kemlik de n'ola yüreğim paktır Dağdağana dağdağana
Reklam
Ama bak, yolun sonuna doğru haklı çıktı Dostoyevski. 'Her şeyi fazlasıyla anlamak hastalıktır,' demiş ya... Ben de hastalandım işte.
Barış Bıçakçı
Barış Bıçakçı
209 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.